Hemen her sene ülkemizde konser veren ve bir İstanbul aşığı
olan David Brown, Brazzaville ile birlikte geçtiğimiz 29 ve 30 Ocak
tarihlerinde tekrardan Babylon’da sahne aldı.
Bu kadar çok gelmelerine rağmen ilk defa 30 Ocak günü kendilerini
canlı dinleme fırsatına sahip oldum. Ve fark ettim ki grubun canlı performansı,
zaman zaman akla düşüp kulaklıkla dinlenilenden çok daha fazla haz verir
nitelikteymiş.
Kimi grupların, çok
sevilmelerine rağmen, canlı performanslarındaki tabiri caizse “ruhsuzluk”
Brazzaville’i esir almamış ve bunun beni bir hayli sevindirdiğini
söyleyebilirim. Konserlerde sadece şarkılarını söyleyip sahneden inen gruplara
olan sevgim bu tavrı gördüğüm an bir nebze azalır. Fakat Brazzaville buna sebebiyet
vermediği için de gönüllere bir kez daha taht kurmuş oldu. Tamamen samimiyet ve
içtenlik kokan bir tavırla konserde defalarca kez yüzlerde büyük gülümsemelere
sebebiyet veren ve konser sonrası kulaklığa sarılıp daha çok dinleme isteği uyandıran bir grup olduğu için de onlara karşı duyduğum sevgi daha bir anlam kazanmış
oldu.
David
Brown’un sergilediği
sempatik tavırlar, grubu resmen bizim içimizden çıkmış bir topluluk gibi
izlememizi sağladı. Artık biz Türkleri o kadar iyi tanıyor ki pek çok kez kısa
anılarıyla bu durumu biz dinleyenlerine fark ettirdi. Şarkılarını çalmadan önce
onlar hakkında ufak konuşmalar yapıp, bilgiler vermesi, hikayeler anlatması,
Babylon’u Ying ve Yang olarak ikiye bölüp, her iki taraftan şarkı önerileri
alması, şarkı bittikten sonra dinleyenlere “Gözümsün! Canımsın! Çok iyi yea!” gibi
sempatiklik harikası tepkilerde bulunması belki de David Brown’un dinleyenlerle bir başka güzel köprü kurma şekli
olarak dikkatleri çekmedi değil.
Grup konserde 17, Love is
the Answer, Clouds in Camarillo, Bosphorus, Taksim, Jesse James,
Peach Tree benim için en dikkat çekenler olmak üzere bi David Bowie şarkısı
olan “Moonday Dream”i çalarak pek çok kişinin yüzünü güldürmüş oldu.
Bunların dışında konserin benim için en önemli olan kısmıysa,
Brazzaville’in ilk defa dinlemiş olduğum Anabel 2’su ile tanışmamdı. Konser
sonrasında da abartısız bir şekilde, kafamın içinde sadece
bu şarkının melodisini çaldım. Ve artık Brazzaville denildiği an aklıma ilk
gelecek olan melodileri bulmuş oldum.
Yani son olarak şunu diyebilirim ki, bir sonraki konser
haberini görünce “Nasıl olsa izledim ya” tepkisi vermememe sebep olacak olan
bir gece yaşattığın için “canımsın” Brazzaville!