"Bu deliliği yapan sadece ben miyim acaba diye merak ettiğimden kaleme alındı aslında bu yazı. Deliliğin özü şudur: Youtube ve türevi herhangi bir video sitesini açmak, akla o anda gelen bir kelimeyi –mümkün mertebe İngilizcesi bilinecek- arama butonuna yazmak, karşına çıkacakları heyecanla beklemeye koyulmak. Yüzde 80 ihtimalle en abidiğinden tonlarca video bizi bekliyor olacak. Artık bize düşen aralarından 6. hisse ve Yaradana sığınıp şaheser müzisyenleri yakalamak.
Bilmiyorum kaçıncı denememde karşıma çıktı Grizzly Bear. Hatta karşıma çıkmalarına vesile olan sözcüğü bile hatırlamıyorum şimdi. Onlara dair ilk hatırladığım “Ready, Able” adlı sonradan, hayatımın 100 şarkısı listesinde ilk 10’da yer edecek şarkının klibi. İlk izlediğimde tam olarak ne gördüğüme anlam verememiş, sonrasında defalarca izleme gereği hissetmiştim. Şarkının arkasında yürüyen, o insanın içini bir tekinsizlikle dolduran melodi yaratıcı bir görsellikle birleşince aksini yapmak imkânsızdı sanırım.
Arkasından gelen onca tesadüfle, her arayışta karşıma çıkan farklı bir şarkısıyla “Tanrım bu grubu dinlemek kaderim mi?” sorusunu bana sordurttu sevgili Grizzly Bear. Önce “A Take Away Show” serisinde Beirut’un sevimli solisti Zach’ın bir bar kapısında çakırkeyf söylediği Knife’la yeniden karşıma çıktılar, aradım taradım şarkının aslını aynı programda kendilerinden dinledim. Sanırım her şey o gün başladı. O utangaç gülümsemeler, biz burada yol ortasında şarkı söyleyerek nasıl bir dingillik yapıyoruz Tanrım bakışları, grupla aramdaki o duygusal bağın en güçlü ilmeği oldu. Sonrasında bilmem hangi deneysel sebeple “Slow Life”a ulaştım. (Dadafon’un Slow Day’ini keşfetmem de bu zamana rastladığına göre anahtar kelime slow’muş demek) Aynı gün içerisinde bulabildiğim tüm şarkıları bilgisayarımdaydı ve ben muhtemelen çok az insanın bildiği şahane bir grup keşfetmiştim. Evet, ne dediğinizi duyar gibiyim. Evet, iyi müzisyen bulmak sanıldığı kadar kolay değil. Evet, iyi müziğe ulaşmak için gidilecek en garip yol bu.
Neyse biz gruba dönelim…
İşe herkes gibi başlamış bir Indie grubu var karşımızda. Aslında yaptıkları müziğe “indie” deyip kenara çekilmek pek uygun düşmez. (Neo folk, hatta experimental folk post rock gibi afili adları da önerebiliriz.) Broklyn menşeli grubumuz iki yakın arkadaşın (Edward Droste-Christopher Bear) evde yaptıkları kayıtları piyasaya sunmaya karar vermeleriyle kuruluyor. Sonrasında grup Chris Taylor ve Daniel Rossen’ı da yanlarına alarak hâlihazırdaki durumunu alıyor. Toplamda 3 albümleri mevcut. Horn of Plenty, Yellow House ve Vecatimest. Ben işe “Vecatimest”ten başlamanız taraftarıyım.
Ayrıca grubun gitaristi Daniel Rossen’in gruba katılmadan önce temellerini attığı projesi Department of Eagles göz atılması gereken önemli bir diğer grup. Onu nasıl keşfettiğim de ayrıca ilginçtir ya neyse onu da sonra anlatırım.
Bilahare göz atılması gereken röportaj (İngilizcesi iyi olan bize de çevirsin bi zahmet): http://www.prefixmag.com/features/grizzly-bear/not-your-average-neo-folk-band/12450/
En önce izlenilmesi gereken klip: http://www.youtube.com/watch?v=Jjy2P0MSVlo
OST için seyredilmesi gereken filmler (konuyu bilmiyorum Grizzly Bear’ı görünce yapıştırıverdim):
Jack Goes Boatin: http://www.imdb.com/title/tt1278379/ (bir tutam GB),
Blue Valentine: http://www.imdb.com/title/tt1120985/ (Bak bunda bolca var)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder