30 Mayıs 2011 Pazartesi

The Rosebuds - Loud Planes Fly Low

Gül goncalarım, canlarım ciğerlerim..

Daha yeni tanışmış olmama rağmen çok sevdim ben bu insanları.. Teksas çıkışlı olsalar da, sadece müzikleri için sevilmesi elzemdir. Kendileri ile tanışmam bir tumblr kullanıcısının vasıtasiyle oldu ve iyi de oldu. Böyle insanı sıkmayan, kafasını rahatlatan, sinir uçlarına masaj yapan bi sound var ortada. Sevdim, çok sevdim... Tanıdım aşkı... Şaka canım şaka...

Grup üyeleri Kelly Crisp ve Ivan Howard ikilisi işi ve aşkı birbirine karıştırmışlar ve doğal başarısızlığı görmüşler. Evlenmeden önce 4 albüm yapan grup üyeleri, evliliklerini bitirme kararı almışlar ama bir süre sonra grupta yeniden birleşmişler. (Yanlış anlaşılma olmasın lütfen) İşte bu boşanmadan sonra bütün mesailerini verdikleri Loud Planes Fly Low albümünü ortaya çıkarmışlar. Merge Records Etiketli albümleri 10 şarkıdan oluşuyor ve bunların üçü grubun myspace sayfalarından yayınlandı. Albüm, Amerika'da 7 Haziran'da çıkacak, Türkiye'ye gelir mi bilemem ama Google'da grup ve albüm ismini yazmaya çalışırken zipli mipli arama şekilleri çıktı zaten...

Albümün Tracklisti de şu şekilde;

1 - Go Ahead
2 - Limitless Arms
3 - Second Bird of Paradise
4 - Come Visit Me
5 - Without a Focus
6 - Waiting for You
7 - Woods
8 - A Story
9 - Cover Ears
10 - Worthwhile

29 Mayıs 2011 Pazar

Paranoid Android'i bir de Weezer'dan dinleyin!


''Orijinalinden güzel olan coverlar'' diye bir olay vardır ya hani...

Tamam tamam... O kadar da değil tabi de, Weezer da gayet hakkını vererek çalmış parçayı. Müziğin de ötesinde Thom Yorke'dan duymaya alıştığımız o vokallerin, bize farklı ağızlardan da güzel bir şekilde gelebileceğini göstermiş Rivers Cuomo dolayısıyla Weezer...


24 Mayıs 2011 Salı

Herman Düne


Kardeşlerim, Romalılar... Merhaba!

Bu size ilk postum, umarım son da olmayacaktır.

Anlatacağım ilk grup Herman Düun ya da Herman Düne... Bu adamlar İsveç denen ülkeden çıkan en güzel grup olabilir. 1999-2000 yılları arasında kurulmuş..David-Ivar Herman Düne ve Andrè Herman Düne aynı evin iki çocuğu... Böyle bağıra çağıra duygularını açıklayan, her aşık gibi hafif deli insanlara benziyor bu grup. Çarçabuk söyledikleri iyi yazılmış sözler güzel ya da çirkin olmayan bir sesten çıkınca daha da hoş geliyor kulağa, o zaman daha çok seviliyor bu adamlar. 10-15 tane albüm, EP ve yayınlanmış kayıtları var.. Mas Cambios ve Not On Top harika albümlerinin en başında geliyor. Grup 2006'da dağılır gibi olmuş ama ne de olsa kan çekiyormuş ki hala takılıyorlar kendilerince. Aslında ilk zamanlar ''duo'' falanlarmış da, sonradan İsveç'te grubu duyanlar gelmiş ve 5-6 kişi olmuşlar.

Bu aralar da Strange Moosic diye de bi albüm çıkaracaklar haberiniz olsun. Kendilerini yutub mutub bişeylerden dinleyebilirsiniz! Hatta size link vereyim ya!


20 Mayıs 2011 Cuma

Beirut'tan yeni yeni şarkılar...

Canımız ciğerimiz Zach Condon'ın bu aralar konserlerde çaldığı yeni yeni Beirut şarkılarını inceden kulağınıza işlensin diye topladık.

Ee artık sıra, yeni şarkıları albüm kaydıydıyla dinleyip, konserde bağıra çağıra söylemeye de gelmedi mi?

Hadi bekliyoruz...






19 Mayıs 2011 Perşembe

HAFTANIN ŞARKISI | Grails - Take Refugee

Tek şarkı için post yazılır mı? Sanırım evet. Bazı şarkılar fazlasıyla bu övgüyü hak ediyor. Bu sebeple de Take Refugee'nin ''Haftanın Şarkısı'' olmaması için hiç bir sebep yok.

Take Refugee, Grails adlı grubun insanı dumurlardan dumur eden şarkısı. Dumur olduğum konu şudur ki, bu grubun arz-ı endam ettikleri ülke ABD olup, Yaşadıkları eyalet Portland'dır. Gelin görün ki bu şarkı buram buram Anadolu topraklarının kokar. Hani bu şarkının dinletildiği psikolojik bir deney tabi tutulsam ve bana bu şarkıyı besteleyen ya da çalan kişinin/kişilerin doğduğu toprakları sorsalar direk Türkiye derim, hatta Erkin Koray derim. Bir şarkı Erkin Koray'ın yaptığı müziği, notaları bu kadar andırabilir...

Dumur olduğum noktayı anlattıktan sonra şarkıyı biraz anlatmak istiyorum. Bence şarkının iki kısmı var. Öncelikle ilk 4 dakikalık kısmına maruz kalıyoruz. İlk kısım, şarkının ikinci 4 dakikalık kısmının hazırlayıcısı gibi. Hatta şarkının ilk bölümünde kullanılan enstrüman olarak saz da işin içinde bulunmakta.

İkinci 4 dakika ise kayışları kopartan, sizi yerden yere vurdurtan notaların başlangıcı. İkinci 4 dakika için şunu çok rahat diyebilirim, Erkin Koray 70'lerin enerjisiyle günümüzde müzik yapmaya kalksa ortaya çıkan şarkı bu olurdu. Şarkının ikinci kısmında tam da bu harmoni var.

Uzun zamandır dinlediğim en iyi şarkılardan, dinlemeniz önerilir...

18 Mayıs 2011 Çarşamba

Histeri Çalışmaları



Türkiye'de Müzik yapmak. Müziği yaparken değişmek, değişime uğramak, bir nevi evrilmek. Ya evrilmiş şekilde başlarsın ya da zamanla evrilip, olgunluğa erişirsin. 

İki farklı yol var. Yaşayarak öğrenmek. Keşfedip, mücadele etmek. Yaşayarak öğrenip sonra 360 derecelik bir kırılma yaşamak. Büyük risk. İnsan egosu için zıt bir temas. İki farklı dünyadan birinde zirvede olup "ya yerim dünyanızı" dedikten sonra paralel evrendeki ruhunuza adapte olmak. 

Çilekeş ya da Peyote Konser takviminde görünen adıyla Histeri Çalışmaları. İlk albümünden bu yana Çilekeş'i takip eden biriyim. Dinleyici olarak onların evrilmesiyle birlikte evrildiğime inanıyorum. Y.O.K'u, Siyah'ı binlerce kez dinlediğimi çok iyi biliyorum. Katil Dans albümünü aldıktan bir kaç gün sonra kaybettim. Sonra download etmek bana gruba ya da müziğe ihanet olarak algıladığımdan korsan olarak indirmedim ya da gidip yenisi almadım. (Malum işsizlik, öğrencilik vs.) Tabi bu süreçte sürekli yeni bir şeyler keşfedip durdum. Daha deneysel müzikler, müzikte sanatsallığı ön plana çıkartan, piyasa karşıtı yer altı isim veya isimler. Tabi dinleyici olarak bunları yaşarken, müzik icraa eden biri olarak sürekli bu evrilmelerle kendi içimde sürekli değişikliler aradım. Henüz Histeri Çalışmalar'ı yokken bana sorulan "Türk gruplarından kimleri dinlersin?" sorusuna çok zor yanıtlar verdim. "DANdadaDAN, Replikas, Sakin falan..."başka?". "Ya bilmiyorum aslında işte öyle çok taptığım biri yok, daha deneysel farklı bir şeyler arıyorum. Artık herkes Mor ve Ötesi'nin, Duman'ın kopyası gibi..."

Çileşek sadece 3-4 yıl öncesinde bayıla bayıla dinlediğim bir grup olarak kalmıştı. Katil Dans'ı hayvan gibi dinleme istediğime rağmen bir türlü aynı frekansta olamadık. Zira içimde bu adamlar değişiyor mu? diye düşündüm. Bunu Katil Dans'ı dinleyerek yorumlamadım. Y.O.K albümünde Gibson gitarları kullanırken bir anda Fender'e dönüp, kliplerindeki değişen tiplerine göre yaptım. Bir de albümü incelerken yazılmış uzun şarkı sözleri ve içeriklerine bakarak. 

Kafamın iyiden iyiye piyasa müziğine karşı yoğun antipati beslediği dönemlerde, yoğun ön yargılarımla artık grup isimlerine göre müziklerini dinlemeden "haha bunlarda şöyle, böyledir" diye sövmeye başladım. Hele bir de Sezen Aksu coverlayanlar yok mu? Neyse... 

Histeri Çalışmaları bu dönemin hemen ardından geldi. O dönemde henüz Bir Baba Indie yazarı değilken Rüzgar-Motif'te şöyle bir şey yazmıştım. (Işınlan)

Bu yazının ardından daha yakın bir markajla takip etmeye devam ettim. Bazen bu albümü dinlemekten çoğu defa vazgeçtim. Çünkü psikolojimin darma duman olduğu bir kaç ay öncesinde beni daha fazla bunalıma sürüklemesi beni korkuttu. Bir kaç ay öncesinde psikolojimin bir çok özel sebepten dolayı darma duman olduğu dönemde bir de üstüne kız arkadaşım olduğu için bugün pişmanlık duyduğum biri için Taç'ın sözlerini yazıp göndermiştim. Bir arkadaşım sen doktora git diye geri dönüş yapmıştı. O kızdan ayrıldıktan sonra Askı'nın sözlerini blog adresimin tepesine yazmıştım. "... Her gece sana bulanıyor midem" (buradan da ne kadar derin etkileri olduğunu algılayabilirsiniz)

Son üç ay içerisinde anti-depresanlarla birlikte aldığım bir 10-15 kilo ile dün Bir Baba Indie toplantısında eğlenerek "Ayı Yogi" espirisini kendime yaptım. Neyse, kişisel muhabbetimi öne sürerek Histeri Çalışmalarının insan üzerindeki etkilerinden bahsetmek istedim. 

Peyote, Mayıs ayı takvimi

Çilekeş. İsim olarak ne kadar garip ve basit. Yukarıda bahsettiğim grup isminden o gruba sövme hareketimi Çilekeş'i tanımasam aynen sövmeye devam edip belki hiç Çilekeş'i tanıyamazdım. Zira yakından takip ettiğimden Çilekeş bende itici olmaktan ziyade beyaz papatyalar arasında koşturan insanlar gibi saf ve temiz bir etki uyandırmaya başlamıştı; ama bu iticilik konusunda Çilekeş'in ne düşündüğünü bilmiyorum. Peyote konser takvimine baktığımda Histeri Çalışmalar'ı olarak yer aldığını fark ettim. O yüzden bu yazıyı yazmak istedim. Çünkü; artık bu evrilmeyle ilgili bir şeyler yazabileceğimi düşündüm. Çilekeş dördüncü albümü için beklentimi çok üste çekti. Daha fazla progressive, daha fazla psychedelic, daha fazla deneysellik. Belki enstrümental şarkılar. Ambianslar. Beklentim bu yönde. Dördüncü albümle birlikte Çilekeş isminden vazgeçeceklerini bile düşünüyorum; ya da giderek soluklaştırıp yok edecekler. Belki 6. albümden sonra kimse "Çilekeş'in konser var gidelim" demeyecek. "Histeri Çalışmaları var bu gece" diyecek. 

Çilekeş ya da Histeri Çalışmaları yazının en başında bahsettiğim bir olayın en zor karar verme sürecidir. Günümüzde piyasaya çıkıp bu işten konserler ve festivallerden dünya kadar para kazanan bir çok isim gibi yapıp, kendi içlerinde asıl yapmaya çalıştıkları "Histeri Çalışmaları" nı yapmaya cesaret edemeyebilirlerdi. Bana göre yaptıkları nefes alıp-verdikleri sürece aldıkları en müthiş karardır.

Tıpkı müziğe başladıkları ilk gün gibi...


17 Mayıs 2011 Salı

Ormonde - "Woohoo, listening to the masters of the album right now"

Blogun müdavimleri gerçekten var mı? Eğer varsa, bu blogta tüm gruplar içinde bir gruba özel ilgi gösterildiğini bilir, hatta daha da abartacak olursak bir vokale daha özel ilgi gösterildiğini bilir...

Bahsedilen Grup: Trespassers William
Bahsedilen Vokal: Anna Lynne Williams

Hayatımı kaydıran vokal ya da grup diyebilirim. İşte yine bir özel ilgi durumundan yola çıkılarak yazılmış bir post var karşınızda. Trespassers William vokali Anna Lynne Williams'ın bir yan projesi olan Ormonde (Daha önce Ormonde'yi iki üç cümleyle anlatmaya çalışmıştım, buyrunuz.) Albüm hazırlıklarına 3-4 ay önce başlanmıştı. Sevgili vokalimiz Anna Lynne Williams, Facebook'tan albüm hakkında şu müjdeyi verdi:

"Woohoo, listening to the masters of the album right now"

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Manner'dan ''Red Racket''e video geldi!

Portecho başta olmak üzere Norrda, Maya gibi gruplardan da tanıdığımız Deniz Cuylan geçtiğimiz yıl New York'ta Cem Mısırlıoğlu (Davul), Brian Bender (Bass) ile beraber, önceki işlerinden (haliyle) yine biraz farklı olarak MANNER adında bir grup kurdu.

Grubu geçtiğimiz Ocak ayında Salon ve ArkaOda'da verdiği konserlerden de hatırlayanlar olacaktır.

İşte o MANNER ilk video klibini Red Racket'e çekmiş bulunuyor.

Buyursunlar...



http://www.mannermusic.com

14 Mayıs 2011 Cumartesi

16. Roxy Müzik Günleri Sonuçları


16. Roxy Müzik Günleri sonuçlandı. Bir Baba Indie yazarlarına organizasyonun tamamını yakından takip etmesine izin vermeyen ülke şartlarına isyan her daim tarafımızca desteklenmektedir. 

Bu sene Roxy ve Jüri üyeleri için söylenecek çok şey var; fakat müzisyenlere olan saygımızdan ötürü pek o konulara girmeyeceğiz. Eleştirilerimizde haklılık payımız yoksa lütfen sizde bizi eleştiriniz. 

Neyse, sonuçları paylaşmak gerekirse;

1- Barıştık mı / Göstembil Project
2- Help! The Captain Threw Up
3- Burak Buyruk

Jüri Özel Ödülü: Meriva

Desteklediğimiz Help! The Captain Threw Up'ın ilk üçte olması bizi açıkçası sevindirdi. Keşke Kertenkeleler'ide bu listede görebilseydik. 

Yalnız kafamıza takılan bir şey var. Barıştık mı / Göstembil Project proje olarak başırılı ve beğendiğimiz. "Aa ne güzel yahu" diye aramızda konuştuğumuz bir oluşum. Biraz üzerine gidip araştırınca şöyle bir şeyle karşılaştık. Viya! 

1) Viya geçen sene 15.Roxy Müzik Günleri ikincisi. 16. Roxy Müzik Günleri birincisi Barıştık mı / Göstembil Project ise grubun üyelerinden birinin projesi. Yani geçen sene Viya ile bu sevinci! yaşamış bir isim. 

2) Sabri Aydın Band 14. Roxy Müzik Günleri finalisti. Yarışmaya davulcularının sağlık sorunlarının nedeniyle katılamayan Uğur Darıveren Project'in daha önce Sabri Aydın Band ile sahne alarak bir şans tanındığı proje.

3) Nazif Tunç ve Uykusuzlar 14. ve 15.Roxy Müzik Günleri finalisti. İki sene üst üste finalde sahne alan ama derece elde edemeyen grup.

Roxy yetkililerine ve Jüri üyeleri olan aşağıdaki isimlere şunları sormak ve söylemek istiyorum. 

Taner Öngür (Moğollar), Kaan Yüceil (Roxy), Murat Hasarı (Müzisyen), Ömer Ahunbay (Jinglehouse), Hakan Özer (Jinglehouse), Oğuz Kaplangı (Elec-trip), Aylin Aslım (Müzisyen), Harun Tekin (Mor ve Ötesi), Hakan Tamar (Müzisyen), Ece Duyar (Sponsorluk İletişim), Kanat Atkaya (Hürriyet), Haluk Polat (We Play), Efsun Gül (Danışman & Prodüktör), Melis Danişmend (Müzisyen), Siyabend Süvari (Purple Concert), Metehan Çakır (Rock FM), Natali Abrahamyan (Myspace)

- Yarışmaya son 3 senedir kaç grup veya isim başvurdu?
- Yarışmaya başvuran grupların hepsi mi kötü? (aynı isimlerin tekrar tekrar yer alması üzerine)
- Sayha'nın 1. olan Barıştık mı / Göstembil Project'ten eksiği nedir? Rap yapması mı? O zaman finallerde ne işi var?
- Sayha'dan özür dilendi mi?
- Performansları sırasında amfi ayarlarıyla oynayan Tonmaister Bariyer grubundan özür diledi mi?
- Help! The Captain Threw Up birinci olsaydı Aylin Aslın kime koçluk yapacaktı? Bu yüzden mi birinci olmadı? ya da Sayha?
- Söz konusu müzisyen sıfatındaki kişilerin ilk stüdyoya girdikleri gün ve jüri olduklarını öğrendikleri gün arasındaki uzun ve yorucu çizgi silindi mi? Bir şans verilse keşke dedikleri hiç olmadı mı? Olduysa neden aynı isimler tekrar tekrar sahnede?
- Kendini müzik adına ispat etmiş, belli bir başarı elde edip konserden festivale koşturan, klip çeken, başka projelerde, başka gruplar altında albüm çalışması yapan, müzik adına belli şansa erişmiş kişi ya da kişilerin finalde olmasının açılımı nedir? 
- Tarzlar arasındaki uçurumların sebebi nedir?
- Roxy finalisti olmanın bir kriteri var mı yoksa altında farklı sebepler aranmalı mı?

Bir Baba Indie adını zedelememek adına şahsi sorularıma cevap verilmesi en büyük dileğimdir. Bunu yarışmaya büyük hayallerle başvurup bir şans arayan, cebindeki üç beş kuruşu stüdyolara kayıt yaptıracağım diye harcayan, günlerce doğru kayıt, iyi mix, iyi mastering diye yırtınan, stüdyo sahiplerinin hükmü karşısında boyun eğen ve duymak istediği sesler için müzik tüccar'larına karşı sessiz kalan, elindeki ikinci sınıf gitarlarla kayıt almaya çalışıp, bir iki tel değiştirerek kayıt kalitesini yükseltmekle cebelleşen, çok iyi müzisyen olmadığını kabul eden ama iyi niyetiyle içinden gelen şeyi insanlara sunmak ve kendine bir yol açmak isteyen tüm amatör! müzisyenler adına soruyorum. 

Sanat ve Etik çizgisinde cevaplarınızı açıklamasanız bile kendi kendinize düşüneceğinizi ümit ediyorum. 

Bir Baba Indie | Mehmet Sinan Güvenç

Dokunma!


Shamrain'den yeni albüm detayları...

Vokal değişikliğiyle birlikte müzikal anlamda da bazı değişikliklere uğradığını gördüğümüz, o zamanların ''can'' grubu Shamrain'imizi en son 2009 yılında dert yanarak postlamışız.

O zamanlar da bahsetmişiz. Sound olarak belki kötü taraflara doğru gitmiyorlardı. Belki isim değiştirip yeni bir grup olarak ortaya çıksalardı, takılıp kalacağımız bir albüm bile yapacaklardı. Ama biz yine de ''yapmaaa'' dedik. Çünkü bazı gruplar özeldir ve hiç bozulmadan, sadece sana özel kalmalarını istersin. Oldukça bencilce bir mevzu olması yanında, gayet hin bir şekilde yapmadan da duramazsın. İşte Shamrain'in bu acılı hikayesi de o misaldi...

Yaklaşık 2 sene ardına bugün yeni albüm ''Isolation'' hakkında bazı bilgiler de Shamrain tarafından paylaşıldı.

17 Ağustos 2011 tarihinde yayımlanacağı açıklanan Isolation'ın tracklist'i ise şu şekilde;

1. How Can I Make It Through The Night?
2. Everything Made Perfect Sense
3. Until Twilight
4. A Room With No View
5. Quiet Today
6. Surreal Play
7. Noises
8. Slow The World
9. Horizon
10. The Deep End Of The Ocean

Albümden ilk sesler ise çok yakında paylaşılacakmış. Bakalım ''Shamrain Reloded'' karşımıza bu sefer nasıl çıkacak?

Meraklara gark olduk...

İşte One Love Festival 10'un kadrosu!

2-3 Temmuz tarihlerinde santralistanbul'da 10.'su gerçekleşecek olan One Love Festival'ın bu seneki kadrosu belli oldu. 

Daha önceden açıklanan Suede, Manic Street Preachers, Editors, Cake, Nneka gibi grupların yanı sıra geçtiğimiz gün itibariyle Happy Mondays ve bizlerden 123, Büyük Ev Ablukada, Yora, Onor Bumbum gibi isimler de festival kadrosuna eklenmiş oldu.

Bunun yanı sıra, bu sene festivalde güzel sürprizler de varmış. Festival girişinde tüm katılımcıların bileklerine takılan bilekliklerde yer alan özel çipler sayesinde, festivalde olan biten herşey, katılımcılar tarafından anında sosyal medyaya taşınabilecek. Detaylar için tık tık...

Bu arada festivalin avantajlı kombine biletleri için de son gün 12 Mayıs yani bugün!

10 Mayıs 2011 Salı

Bir Baba Indie Roxy Müzik Günleri 1.Günündeydi.

Kertenkeleler
Bir Baba Indie'yi temsilen Roxy kapısı önünde 20:00 de dikildim. Tabi kapıdaki izbandut abiler beni tanımadı. İçimden "vay demek Baba'yı tanımıyorsunuz" diye hiddetlendim. Sonra sağlık olsun diyerek üzerimi aramlarına müsade ettim. 20:30 da başlaması beklenen performanslar 21:30'a doğru başladı. Roxy yalnız giden insanlar düşünmeli. Sıkıldım arkadaş. Net bir saat verseydiniz keşke.

Bir Baba Indie adını kullanarak bir grubu incitici, kızdırıcı cümleler kurduysam baştan özür dilemeliyim. Çünkü; müziğin başka bir şey olduğuna inanıyorum. O şey her neyse eleştirisi yapıcı olmalı. Aşağılamak, yerin dibine sokmak falan olmamalı. İyi ya da kötü eleştirilerim kendi kapasitem dahilindedir. Ciddiye alan bir şey kazanmaz, almayan kaybetmez. Dipnot tüm grupları ilk defa dinledim

Bu ön açıklamaların ardından performans esnasında aldığım ufak notlar ile başlayalım. 

raba di babba

Açıkçası genç bir grup bekliyordum. Yaş ortalaması 40 vardır diye tahmin ediyorum. Vokalleri kayıttakilerden daha iyi geldi. Tekrar kayıdı dinleyip, değerlendirmekte fayda var. İlk şarkıdaki İstanbul sözleri olmasa daha iyi olurdu. Şarkı sözü yazanlar İstanbul'a sığınmasınlar artık. Neyse ilk iki şarkının enerjisi çok iyidi. Kusursuz çaldılar. Perküsyon faklı bir renk katmış. Çalan kişi tecrübeli olduğunu belli ediyor. Jazz kökenli bir grup olmasına rağmen biraz daha fazla Jazz teması bana göre daha iyi giderdi. Şarkılardaki ritmik hadiseler bence grubun asıl rengini oluşturan öğelerdi. Onlar olmasaydı sanırım finallerde olamazlardı. Diğer grupları görmeden kaçıncı olacağını tahmin etmek güç. Biraz şansa ihtiyaçları var gibi.

Sayha

Finale kalan tek rap grubu. Roxy mentalitesini anlamak güç. (Roxy'e yazı sonunda ayrıca değineceğim.) Tarz olarak bu kadar karmaşa, sahnedekileri tüketmekten başka bir işe yaramamış. Sayha rap grubu olarak bunca rock dinleyicisinden reaksiyon alamadı. Şimdi bu adamlara kötü demek ne kadar doğru? Neye göre değerlendirelim? Roxy Sayha'yı finale taşıyarak bana göre onlara en büyük kötülüğü yapmış ve ayıp etmiştir. Rencide olan bu iki kişi oldukça buruk ayrıldılar. İnerken "Herkes yeteri kadar içmemiş, o yüzden pek memnun kalmadık" diyerek gittiler. Tepkilerini Roxy'e yapmaları gerekiyordu. Yinede kızamıyorum, haklılar.

Bariyer

Grubun yaş ortalaması 35 diyebilirim. Ekipmanlarını görünce Hard Core bir şeyler geliyor galiba dedim. Ona yakın, benim pek hazzetmediğim soundla iyi çaldıklarını söyleyebilirim. Anlayabildiğim kadarıyla sözleri o sound üzerine iyi gitmemiş. Enstrümanistlikleri iyi gerçekten ama mental olarak eksikler var sanki. Bariyer ismiyle özdeşleşen bir profil oluşturamadım kafamda. Yinede kendi müzikal çizgileridir. Kimse "aaa ne kötü lan" diyemez. Davulcuları başlarken sorun yaşadı biraz. Moralmen çöktü ve tüm şarkılara bunu yansıttı. Ritim gitarlarda da tonlama ve ses dengeleriyle ilgili sorunlar vardı. Performans esnasında en son yapılacak şeyi yaparak amfi ayarlarıyla oynadılar. Soundcheck grubu vezir de yapar rezilde. Önemine vurgu yapılası uyarı.

Kertenkeleler

Çok fazla şey yazabilirim. Çünkü gerçekten çok beğendim. Vokalleri çok hoş. Sahneye yakışıyor. Biraz sahnede heyecandan hareket etme kararsızlığı yaşadı ama o kadarı normal. Gitaristleri ise "cool" biri derler ya öyleydi. Gerçekten sokakta bu adamı gösterseler hangi kafada müzik yaptığını söylerim. 

Mütevazi ekipmanlarina ve tek gitarla olmasına rağmen gerçekten gruba yakışan biri. Sanırım bestelerin kaynağıda ta kendisi. Davulcuyla birlikte bu grubu kurmuşlar ya da sound üzerinde aynı kafadalar. Bunu çalarken hissettiriyorlar.

Doğru ve güzel bir oluşum olduğu düşüncesindeyim. Trafik yapılarında biraz daha deneysel çizgiye kayarlarsa harbi tadından yenmez. Vokal için bir efekt prosesörü ya da çift mikrofonlu varyasyonlarla renk katılabilir. Zira elektrik gitarlardaki efekt açlığı var gibi; doyurmak gerek. Trafik yapıları için Sky Architects dinlemelerini tavsiye ederim; ve akıl vermek haddime değil ama grup tek gitarsa bas az daha elini taşın altına sokmalı. Kök notalardan biraz ayrılmalı. İyi yerlerde görmek isteriz.

Meriva

Myspace biyografilerinde önceden Post Rock yaptıklarını belirtmişler. Performanslarında Post Rock çizgilerinden bir hayli uzaklaştıkları aşikar. En basit anlamda bana Hard-Alternatif Rock/Metal gibi bir tanımlama daha uygun geldi. (Hard Rock'tan bahsetmiyorum.) Eğer seyirciyi  yakalamak istiyorsanız ritimleri olabildiğince iyi tasarlamalısınız. Meriva bunu iyi başarmış. Prodüktör kafasında olsaydım, albüm yapardım. Kesinlikle kazançlı bir yatırım. Fakat jüri olsaydım ben Meriva'yı ilk üçte değerlendirmezdim. (Benim neyi seçeceğimde onların bir tarafindaydı sanki! Neyse...)

Stoned

Sanırım Roxy müzik günleri kapsamında tek konsept sahne uygulaması yapan grup olarak tarihe geçtiler. Evvelinde ben rastlamadım. İşçi elbiseler, sarı inşaat çizmeleri ve yüzü gözü kir-pas içinde iki adam. Önlerinde Macpro, ellerinde iki gitar ve sahnedeler. Acaba ne çıkacak diye beklerken kendi tanımımla Dark-Electronica, Ambient vari bir tarzla sahne aldılar. Açıkçası keyif aldım dinlerken. Kesinlikle kendilerine özgün bir halleri var. Distorsion gitarları daha fazla belirginleştirebilirlerdi. Ayrıca şarkının yükseldiği yerler için iyi bir davulcuya ihtiyaçları var. Mesela Rob Jones (65daysofstatic) vari bir davulcu hayal ettim, biraz daha softlaştırdım, vokallerede kesinlikle kullanılması gerektiğini düşündüğüm distorsionlar ile Stoned gözümde başka bir yere geldi. Bir ara kendimi sert mizaçlı Alman Dark-Electro grubu dinler gibi hissettim.

Roxy finalleri yarın ve sonraki günde devam edecek. 13 Mayıs akşamıda ödüller dağıtılacak. Yarın Bir Baba Indie desteği verdiğimiz Help! The Captain Threw Up sahne alacak. Barıştık mı da mutlaka izlenmeli. Maalesef yarın gece vardiyasında olacağım için izleyemeyeceğim. Kejura ve Vecihi bize yarın geceyi aktarabilirler. 

Ben bugünün birincisi, ikincisi ve üçüncüsü seçip Roxy adına bir kaç şey söyleyeceğim.
1- Kertenkeleler
2- Stoned
3- Sayha

Gelelim Roxy'e ve jüriye. Finallere kalmak için ne tür bir kritere sahip olmak lazım merak içindeyim. Yarışmanın gerçekten amacı nedir? Roxy bunu tartışmış mı? Jüri bunu kendi içinde onaylamış mı? Müzisyenliklerine, kişiliklerine kesinlikle saygısızlık etmek istemiyorum. Raba di Babba yaş ortalaması yüksek olan bir grup ve düzenli sahne alan Roxy olmasada bir şeyler yapabilecek potansiyele sahip bir grup. Peki neden bu yarışmadalar? Jüri'nin Raba Di Babba'dan beklentisi nedir? Mesela olgunlaşıp, büyümelerini, gelecek vaat eden bir grup olmaları gibi bir beklentisi mi var? Aman ya detay bunlar biz eğlenmemize bakıyoruz kafasında ise o zaman yarışmanız için kriterler koyun. Roxy'de sahne alıp, yolunu açmaya çalışan ne kadar hevesli, genç kuşak insan var biliyor musunuz? Roxy ve türevi yarışmalara katılabilmek için standardı yukarıda tutup, kanal kayıda giren, iki şarkı için yarım bin TL harcama yapan, üç beş kuruşluk harçlık ile ümitlerini ayakta tutmaya çalışan kaç grup var farkında mısınız?

Bir başka ayıp Sayha olayı. Bence tamamen fiyasko. Sayha neden finallerdeydi? Rock ve türevleri kitlesi olan bir yarışmada Rap grubunun ne yapmasını bekliyorlardı. Sayha sahnedeki eleştirisinde haklıydı ama seyircinin beklentisi bu değildi. Sahnede kendi için dünyanın en değerli işini icra eden insanlarla dinleyenleri karşı karşıya getiren Roxy evlerine buruk giden Sayha için ne gibi bir tesellide bulundu? Gerçekten merak ediyorum. Sayha diyelim 1. oldu. Aylin Aslım Rap yapan gruba neyin koçluğunu yapacak? Ya da Agop'tan Zil seti ne işine yarayacak? Roskilde'ye gönderip Rap grubuna Iron Maiden'mı dinleteceksiniz? Sayha tepkisinde yerden göğe kadar haklıdır. Dinleyenlerde kollarını kaldırıp, eşlik etmediği için haklıdır. Roxy ve Jüri bu kararıyla sadece Sayha'yı rencide etmedi, aynı zamanda Sayha yerine olması gereken her hangi x grubu ya da x kişinin emeğini boşa saydı. Bence Roxy ve jüri bununla ilgili en azından Sayha'dan özür dilemelidir. 

Roxy 1. gün performansları böyle geçti. Yoğun ve stresli bir iş gününün ardından müziği düşünmek her şeye rağmen iyi ki var şu müzik demek...

Güzel, Ala!
Hoş ve esenlikler...

Düzeltme: Meriva grubunun myspace.com/merivaband adresinde yazan eski bilgilerinden dolayı yukarıdaki yorumlarda ve gönderiye yapılan yorumlarda yanlış anlaşılmalar olmuştur. Meriva Myspace adresinde gerekli düzeltmeyi yapmıştır. Bizde yukarıdaki yorumlarda gerekli düzeltmeleri yaptık. 

Tekrar hatırlatmak gerekirse Bir Baba Indie kültüründe hiç bir grubu rencide edici, aşağılayıcı şeyler yazmanın olmadığını, aksine olabildiğince yapıcı eleştiriler ile destek vermeye çalıştığını bilmenizi isteriz.

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Müzik Grupları İçin Sosyal Medya


Dredg'in son albümündeki tüm gelişmeleri neredeyse Twitter'dan takip ettik. Müzik gruplarının kişisel siteleri artık demode olmak üzere. Google'dan x grubu aratırken bile "X Myspace" diye aratıyoruz. O kadar uçsuz bucaksız bir alan ki; grupların tüm hareketlerini an be an takip edilebilir duruma getirilebiliyor. Kişisel olarak bu takip çok sıkıcı ve kötü olsa da Müzik Grupları için tam tersi etki yaratabilir. Mesela "Gevende" Blog adresinden tüm yaşadıklarını bir dönem aktarmıştı. (Gevende'nin Blog'una Işınlan)

Bir kaç gün öncede "Vera" nın Myspace'inde kameranın mümkün olduğunca aktif kullanıldığına şahit oldum. Beste oluşum aşamaları, festivale yolculukları, geyik muhabbetleri vs. Kamera adeta grubun bir elemanı gibi olmuş. (Vera Myspace'e Işınlan)

Tabi her işin bir prosedürü var. Sosyal Medya'da kendi içinde artık bir sektör desek yalan olmaz. Sosyal Medya'yı aktif kullanacağız diye bin beş yüz seksen iki tane link oluşturmak bir grup için bilgileri güncel tutumak adına tehlike olabilir. 

Sosyal Medya'yı oluşturan siteler arasındaki eşleştirmeler ise can kurtaran gibi adeta. Twitter'da yazıyorsun, her yere düşüyor. Ala!

Öyle bir giriş yazısı kıvamında Müzik Grupları için Sosyal Medya yazımız olsun istedim. Bir Baba Indie'nin bu konuda yazacak çok şeyi olabilir.

Sosyal kalın!

HAFTANIN ŞARKISI | Ours - Black

2 hafta önce Vecihi bir gruptan, bir adamdan bahsetmişti şuralarda... İşte o grubu, o adamı yaklaşık 1 aydır dinliyoruz.

Fazla dozunu kaçırmadan albüm albüm dinleyerek, hazmetmek lazım dedik öncelikle. İlk 3 albüm ve sonrasında solist Jimmy Gnecco'nun solo albümüne kadar uzandık sindire sindire... Anlıyorduk ki her albüm ayrı ayrı tatlar içerip, ayrı ayrı hitler çıkarıyordu. Ancak bu 1 ay içerisinde ''takılıp kalınan şarkılar'' sıralamasında açık ara şampiyonluğu bağıra bağıra göğüsleyen 2008 çıkışlı Mercy (Dancing For The Death Of An Imaginary Enemy) albümünden Black oldu.

En azından ben sevdim, siz de sevebilirsiniz gibi gibi...

[Kestik...]






8 Mayıs 2011 Pazar

16. Roxy Müzik Günleri

Help! The Captain Threw Up | Experimental-Post Rock
Roxy Müzik Günleri 16. yaşında. Her sene amatör grupların başvuruda bulunup, aralarından 10 tanesinin seçici jüri tarafından değerlendirilip Roxy'de sahne alması sağlanıyor. Final gecesinin ardından da ödül töreni yapılıyor. Bildiğimiz bir yarışma ve prosedürleri. 

Roxy'i diğerlerinden ayıran önemli özelliği istikrarıdır. Diğerleriyle kıyasladığımızda Müzik alemine daha kalıcı gruplar ve isimler bırakmasıdır. Nekropsi, Dorian, Hayko Cepkin, Aylin Aslım vs.

Roxy Müzik Günlerinde dikkatimizi iki senedir çeken bir şeyler var. Finallere genellikle işte albüm ve pazarlama sürecinde tabir-i caizse gideri olan grupları veya isimleri taşırlar. Geçen sene On Your Horizon'u gördüğümüzde "vay be Roxy bu olguyu yıkıyor" diye iç geçirdik. Akabininde On Your Horizon 3. olarak bitirdi. Indie kültürü adına oldukça sevindirici bir haberdi bu; Zira On Your Horizon'da bu başarısının ardından kendini bir çok etkinlikte gösterdi. Özünü koruyarak ve ilerleyerek. 

Bir Baba Indie olarak bu sene ki Finalistlere baktığımızda yine bir Experimental-Post Rock grubunu finalde gördük. Oldukça sevindik. Peyote'den takip ettiğimiz, ismini sürekli duyduğumuz Help! The Captain Threw Up bu seneki finalistlerden biri. Bir Baba Indie olarak sevdiğimiz, dinlediğimiz Help! The Captain Threw Up'ı finallerde desteklemeyi borç biliriz. 13. Mayıs akşamında ilk üçte isminin Roxy'de yankılanacağına inanıyoruz. 

Bir Baba Indie | Indie Blog



 

6 Mayıs 2011 Cuma

Beirut'tan yeni albüm geliyor!

Geçtiğimiz aylarda Arcade Fire, The National, Twin Sister gibi gruplarla turlayan Beirut, yeni albümünün çıkış zamanıyla ilgili de bir şeyler söylemeyi ihmal etmedi.

Tarihi tam belli olmamakla birlikte bu yaz çıkacağı açıklanan yeni albümün haricinde Zack Condon, tabiki yine boş durmuyor ve Bombay Beach isminde çekilen belgesel tadındaki bir filme de katkıda bulunuyor(muş).

http://bombaybeachfilm.com


Bombay Beach // Trailer from Alma Har'el on Vimeo.

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Grizzly Bear - Bir mektup var!

Bir "kişiden" mektup geldi. Mektubun ilk kelimesi delilikti, sonra heyecanla okuduk. Çok beğendim mektubu. Ben bu deliliği, mektubu çok sevdim. Sizinle de paylaşmak istedim.

"Bu deliliği yapan sadece ben miyim acaba diye merak ettiğimden kaleme alındı aslında bu yazı. Deliliğin özü şudur: Youtube ve türevi herhangi bir video sitesini açmak, akla o anda gelen bir kelimeyi –mümkün mertebe İngilizcesi bilinecek- arama butonuna yazmak, karşına çıkacakları heyecanla beklemeye koyulmak. Yüzde 80 ihtimalle en abidiğinden tonlarca video bizi bekliyor olacak. Artık bize düşen aralarından 6. hisse ve Yaradana sığınıp şaheser müzisyenleri yakalamak.
Bilmiyorum kaçıncı denememde karşıma çıktı Grizzly Bear. Hatta karşıma çıkmalarına vesile olan sözcüğü bile hatırlamıyorum şimdi. Onlara dair ilk hatırladığım “Ready, Able” adlı sonradan, hayatımın 100 şarkısı listesinde ilk 10’da yer edecek şarkının klibi. İlk izlediğimde tam olarak ne gördüğüme anlam verememiş, sonrasında defalarca izleme gereği hissetmiştim. Şarkının arkasında yürüyen, o insanın içini bir tekinsizlikle dolduran melodi yaratıcı bir görsellikle birleşince aksini yapmak imkânsızdı sanırım.
Arkasından gelen onca tesadüfle, her arayışta karşıma çıkan farklı bir şarkısıyla “Tanrım bu grubu dinlemek kaderim mi?” sorusunu bana sordurttu sevgili Grizzly Bear. Önce “A Take Away Show” serisinde Beirut’un sevimli solisti Zach’ın bir bar kapısında çakırkeyf söylediği Knife’la yeniden karşıma çıktılar, aradım taradım şarkının aslını aynı programda kendilerinden dinledim. Sanırım her şey o gün başladı. O utangaç gülümsemeler, biz burada yol ortasında şarkı söyleyerek nasıl bir dingillik yapıyoruz Tanrım bakışları, grupla aramdaki o duygusal bağın en güçlü ilmeği oldu. Sonrasında bilmem hangi deneysel sebeple “Slow Life”a ulaştım. (Dadafon’un Slow Day’ini keşfetmem de bu zamana rastladığına göre anahtar kelime slow’muş demek) Aynı gün içerisinde bulabildiğim tüm şarkıları bilgisayarımdaydı ve ben muhtemelen çok az insanın bildiği şahane bir grup keşfetmiştim. Evet, ne dediğinizi duyar gibiyim. Evet, iyi müzisyen bulmak sanıldığı kadar kolay değil. Evet, iyi müziğe ulaşmak için gidilecek en garip yol bu.

Neyse biz gruba dönelim…
İşe herkes gibi başlamış bir Indie grubu var karşımızda. Aslında yaptıkları müziğe “indie” deyip kenara çekilmek pek uygun düşmez. (Neo folk, hatta experimental folk post rock gibi afili adları da önerebiliriz.) Broklyn menşeli grubumuz iki yakın arkadaşın (Edward Droste-Christopher Bear) evde yaptıkları kayıtları piyasaya sunmaya karar vermeleriyle kuruluyor. Sonrasında grup Chris Taylor ve Daniel Rossen’ı da yanlarına alarak hâlihazırdaki durumunu alıyor. Toplamda 3 albümleri mevcut. Horn of Plenty, Yellow House ve Vecatimest. Ben işe “Vecatimest”ten başlamanız taraftarıyım.
Ayrıca grubun gitaristi Daniel Rossen’in gruba katılmadan önce temellerini attığı projesi Department of Eagles göz atılması gereken önemli bir diğer grup. Onu nasıl keşfettiğim de ayrıca ilginçtir ya neyse onu da sonra anlatırım.

Bilahare göz atılması gereken röportaj (İngilizcesi iyi olan bize de çevirsin bi zahmet): http://www.prefixmag.com/features/grizzly-bear/not-your-average-neo-folk-band/12450/
En önce izlenilmesi gereken klip: http://www.youtube.com/watch?v=Jjy2P0MSVlo

OST için seyredilmesi gereken filmler (konuyu bilmiyorum Grizzly Bear’ı görünce yapıştırıverdim):
Jack Goes Boatin: http://www.imdb.com/title/tt1278379/ (bir tutam GB),
Blue Valentine: http://www.imdb.com/title/tt1120985/ (Bak bunda bolca var)