Daha önce şurada da duyurduğumuz, 7 yıl sonra tekrar bir araya gelmiş olan The Cranberries'ın İstanbul ve İzmir/Çeşme'de verecek olduğu konserlerinin biletleri bugün itibariyle Biletix'den satışa çıktı!
Sınırlı sayıda olacak bu biletlerin fiyatları ise;
Normal: 78,00 TL
Sahne Önü: 165,00 TL
www.biletix.com/event.htm?id=LLUNA
www.thecranberriesturkiyede.com
22 Şubat 2010 Pazartesi
19 Şubat 2010 Cuma
Code Against The Code !
Katatonia böyle bir şarkı yapmış da bizim haberimiz yokmuş. Vay arkadaş!
2006 Deliberation single'ından 3. ve son parça, tüm babacılar için geliyor...
2006 Deliberation single'ından 3. ve son parça, tüm babacılar için geliyor...
15 Şubat 2010 Pazartesi
Lunatic Soul'den Haber Var!
Mariusz Duda, Lunatic Soul 2 adındaki yeni Lunatic Soul albümünün çıkacağıının müjdesini verdi.
Mariusz'un dediklerine göre yeni çıkacak bu ''White Album'', kapak, isim, sözler ve müzik olarak ''bardağın öteki tarafı'' gibi olacakmış.Uv yea.
Şubat, Mart gibi başlayacak olan bu yeni albümün kayıtlarının sonuçları, 2010 sonbaharında elle tutulur bir hale gelecekmiş.
Haydi Duda haydi Duda haydiiii....
Mariusz'un dediklerine göre yeni çıkacak bu ''White Album'', kapak, isim, sözler ve müzik olarak ''bardağın öteki tarafı'' gibi olacakmış.Uv yea.
Şubat, Mart gibi başlayacak olan bu yeni albümün kayıtlarının sonuçları, 2010 sonbaharında elle tutulur bir hale gelecekmiş.
Haydi Duda haydi Duda haydiiii....
14 Şubat 2010 Pazar
Babylon'dan Bir Oi Va Voi Geçti
Lassefemin bana verdiği bilgiye dayanarak son 1 yılda Dredg'den sonra en çok dinlediğim grup olan Oi Va Voi'yi izlemeye binbir sorun, zorluk, vesaireye rağmen sonunda gidebildik. Ee ''bile bile lades'' dendiğinden, olacaklar da kaçınılmazdı ya neyse...
Konserle ilgili akılda kalan detayları da şöyle madde madde sıralayacak olursak;
- 3. dalga Babylon konserleri aynı öncekiler gibi yine ''sold out''tu. Biletler, konserden 1 haftaya yakın bir süre önce tükenmişti. Burdan da çıkaracağımız sonuç, Oi Va Voi artık Babylon'a sığmıyor! Yakında ''Babylon Oi Va Voi haftası'' yapılırsa da hiç şaşırmam. Mekan adına da gayet kazançlı olur. Oh mis! Bize de ''Cihangir'de ev tutsunlar artık yea'' esprileri yapmaya fırsat verirler hem negzel.
- Diğer iki günün aksine 12 Şubat Cuma gün ki konser 2 saat daha geç, 23:30'da başlıyordu. Dedik ki 12'den önce çıkmazlar. Ama aslanlar gibi de çıkmışlar, bize 4 şarkıyı kaçırtmışlar. Oh olsun!
- Ufacık tefecik Babylon, balkon dahil hınca hınç doluydu. Dans edecek alana dahi sahip olmayan bizler, konserin çoğunu kapının önünde, bir tarafımız dışarda takip etmek gibi bir deneyim de yaşadık ki ölmeden önce herkes bir şekilde tatmalı!
- Kemancı ablamız Anna Phoebe de denilen kadar varmış. Sazı eline aldığında çok fena meaşallah.
www.annaphoebe.com
- Hanım kızlarımız adına da bir klarnetçi gerçeği vardı ki, onu da söylemeden edemicim. (bkz: Steve Levi)
- Solist Bridgette Amofah'da allı pullu, şıkır şıkır elbisesi ile göz kamaştırdı. Bir ara sesi gitti geldi falan böyle ''aha tıkandı kızcağız'' dedim ama onun dışında bir saniye yerinde durmadı, seste de en ufak bir falso vermedi. Öpüyoruz.
- Beklenildiği gibi setlist son albüm ağırlıklıydı ama eskilerden Crimea, Ladino Song, 7 Brothers, Od Yeshoma, Yesterday's Mistakes, Gypsy gibi parçalarda unutulmadı.
- Sesler de herhangi bir problem yoktu. Abuk bir yerde durmamıza rağmen enstrümanları tane tane duymakta pek güçlük çekmedik.
- Bir de yeni albümlerinde Türkçe parçaya yer vereceklerinin müjdesini de verdiler. Meraklarımız kabardı...
- Sonuç olarak, bizim 4 şarkılık gecikmemiz yüzünden gruba biraz ''doyamama'' problemi yaşasakta, yaklaşık 1 saat 40 dakika civarında kaldıkları sahnede gayet tatmin edici bir performans vardı diyebilirim.
Elleene, ayaklaana sağlık... Yine olsa yine yaparım, pişman değilim!
Konserle ilgili akılda kalan detayları da şöyle madde madde sıralayacak olursak;
- 3. dalga Babylon konserleri aynı öncekiler gibi yine ''sold out''tu. Biletler, konserden 1 haftaya yakın bir süre önce tükenmişti. Burdan da çıkaracağımız sonuç, Oi Va Voi artık Babylon'a sığmıyor! Yakında ''Babylon Oi Va Voi haftası'' yapılırsa da hiç şaşırmam. Mekan adına da gayet kazançlı olur. Oh mis! Bize de ''Cihangir'de ev tutsunlar artık yea'' esprileri yapmaya fırsat verirler hem negzel.
- Diğer iki günün aksine 12 Şubat Cuma gün ki konser 2 saat daha geç, 23:30'da başlıyordu. Dedik ki 12'den önce çıkmazlar. Ama aslanlar gibi de çıkmışlar, bize 4 şarkıyı kaçırtmışlar. Oh olsun!
- Ufacık tefecik Babylon, balkon dahil hınca hınç doluydu. Dans edecek alana dahi sahip olmayan bizler, konserin çoğunu kapının önünde, bir tarafımız dışarda takip etmek gibi bir deneyim de yaşadık ki ölmeden önce herkes bir şekilde tatmalı!
- Kemancı ablamız Anna Phoebe de denilen kadar varmış. Sazı eline aldığında çok fena meaşallah.
www.annaphoebe.com
- Hanım kızlarımız adına da bir klarnetçi gerçeği vardı ki, onu da söylemeden edemicim. (bkz: Steve Levi)
- Solist Bridgette Amofah'da allı pullu, şıkır şıkır elbisesi ile göz kamaştırdı. Bir ara sesi gitti geldi falan böyle ''aha tıkandı kızcağız'' dedim ama onun dışında bir saniye yerinde durmadı, seste de en ufak bir falso vermedi. Öpüyoruz.
- Beklenildiği gibi setlist son albüm ağırlıklıydı ama eskilerden Crimea, Ladino Song, 7 Brothers, Od Yeshoma, Yesterday's Mistakes, Gypsy gibi parçalarda unutulmadı.
- Sesler de herhangi bir problem yoktu. Abuk bir yerde durmamıza rağmen enstrümanları tane tane duymakta pek güçlük çekmedik.
- Bir de yeni albümlerinde Türkçe parçaya yer vereceklerinin müjdesini de verdiler. Meraklarımız kabardı...
- Sonuç olarak, bizim 4 şarkılık gecikmemiz yüzünden gruba biraz ''doyamama'' problemi yaşasakta, yaklaşık 1 saat 40 dakika civarında kaldıkları sahnede gayet tatmin edici bir performans vardı diyebilirim.
Elleene, ayaklaana sağlık... Yine olsa yine yaparım, pişman değilim!
13 Şubat 2010 Cumartesi
Massive Attack da Geliyor! (mu?)
Gün geçmiyor ki yeni bir konser haberiyle daha karşılaşılmasın...
Yine Bülent Burgaç kaynaklı bir habere göre Massive Attack, Temmuz ayının 2. haftası ülkemizde olacak.
http://twitter.com/bulentburgac/status/9021558371
Şimdiden başlayın hesaba kitaba...
Yine Bülent Burgaç kaynaklı bir habere göre Massive Attack, Temmuz ayının 2. haftası ülkemizde olacak.
http://twitter.com/bulentburgac/status/9021558371
Şimdiden başlayın hesaba kitaba...
9 Şubat 2010 Salı
Riverside'dan 3. Türkiye Seferi
Gün geçmiyor ki yeni bir konser haberiyle daha karşılaşılmasın, hesap kitabın içinden çıkılmasın...
Daha önce Masstival 2007 ve hemen birkaç ay sonrasında yine 2007 Ekim ayı sonunda ülkemize uğrayan (lan daha dün gibi, ne zaman geçti bu 2.5 sene?) Riverside, 11 Mayıs Salı günü bir kez daha ülkemiz dopraklarına ayak basacak. (1-2 gün önce basacaklardır tabi de söz gelimi öyle...)
Riverside'ı 2 kere kaçırmış bir bünye olarak, çekirgenin 3. sıçrayışında başına neler geldiğinin hikayesini hatırlatmakta da fayda görüyorum kendime. (Öff !)
http://www.biletix.com/yakinda.htm?id=124
Daha önce Masstival 2007 ve hemen birkaç ay sonrasında yine 2007 Ekim ayı sonunda ülkemize uğrayan (lan daha dün gibi, ne zaman geçti bu 2.5 sene?) Riverside, 11 Mayıs Salı günü bir kez daha ülkemiz dopraklarına ayak basacak. (1-2 gün önce basacaklardır tabi de söz gelimi öyle...)
Riverside'ı 2 kere kaçırmış bir bünye olarak, çekirgenin 3. sıçrayışında başına neler geldiğinin hikayesini hatırlatmakta da fayda görüyorum kendime. (Öff !)
http://www.biletix.com/yakinda.htm?id=124
6 Şubat 2010 Cumartesi
Bir Baba Box (Ocak 2010) Güncellemesi
Mirebaalaar... Kısa bir ara verdiğimiz Bir Baba Box listesinin 2010 Ocak ayı güncellemesiyle yeniden birlikteyiz. En son Ekim 2009'un güncellemesiyle beraberdik ancak, bundan sonra her ay atlamadan güncellemeye özellikle gayret ve özen göstereceğiz.
Evet, aslında yılın ilk ayı, önceki yılın genel bir değerlendirmesi yapılır, adettendir. Ancak biz tarzlar içerisinde boğulmayalım deyü böyle bir olaya gerek duymadık, duyamadık. O sebeple işin kolayına kaçıp, bildiğimiz yoldan devam etmek daha mantıklı geldi.
Neyse gelelim listemize;
1- İlk sırada sıklıkla haberlerini verdiğimiz Anneke Van Giersbergen ve grubu Agua de Annique'nin merakla beklediğimiz yeni albümü In Your Room var. Yine ilk albümleri gibi gayet şirin, gayet naif, gayet hoş bir albümle ilk sırayı kimseye kaptırmadılar.
2- ''Koymadık mı olm biz onları hiç listeye?'' gibi bir şaşkınlıkla karşıladığımız Tristame ise ikinci sıradaki yerini yine hakkıyla, söke söke alıyor ki, onu da Vechi şurada gayet güzel bir şekilde dillendirmişti...
3- Listenin üç numarasında ise geçtiğimiz günlerde bahsettiğim Gençliğin Sesi adlı yazıda mevzu bahis edilen grubumuz Anoroc var.
4- Avustralya'dan listemize katılan Indie Rock grubumuz Blame Ringo ''Kuru kuru 4 numaraya koymakla olmaz olm bu işler, neden bizim hakkımızda bir yazı yok?'' dese gayet haklı bir duruma düşeceğinden, özür dileyerek, ilerki günlerde kendilerini sevdiğimizi belirtecek bir yazı çizittirmeyi burdan kendime salık veriyorum. O zamana kadar da bununla takılın diyorum. (Hadi yine yaptım kıyağımı)
5- Brazzaville'den David Brown'un birçok Türk müzisyeni de yanına alarak, ortaklaşa gerçekleştirdikleri projesi Brazzaville in Istanbul'u da Bir Baba Box'a eklemeden olmaz diyoruz. Detayları da şuradan rahatlıkla görebilirsiniz. Ohh rahat rahat...
Evet, aslında yılın ilk ayı, önceki yılın genel bir değerlendirmesi yapılır, adettendir. Ancak biz tarzlar içerisinde boğulmayalım deyü böyle bir olaya gerek duymadık, duyamadık. O sebeple işin kolayına kaçıp, bildiğimiz yoldan devam etmek daha mantıklı geldi.
Neyse gelelim listemize;
1- İlk sırada sıklıkla haberlerini verdiğimiz Anneke Van Giersbergen ve grubu Agua de Annique'nin merakla beklediğimiz yeni albümü In Your Room var. Yine ilk albümleri gibi gayet şirin, gayet naif, gayet hoş bir albümle ilk sırayı kimseye kaptırmadılar.
2- ''Koymadık mı olm biz onları hiç listeye?'' gibi bir şaşkınlıkla karşıladığımız Tristame ise ikinci sıradaki yerini yine hakkıyla, söke söke alıyor ki, onu da Vechi şurada gayet güzel bir şekilde dillendirmişti...
3- Listenin üç numarasında ise geçtiğimiz günlerde bahsettiğim Gençliğin Sesi adlı yazıda mevzu bahis edilen grubumuz Anoroc var.
4- Avustralya'dan listemize katılan Indie Rock grubumuz Blame Ringo ''Kuru kuru 4 numaraya koymakla olmaz olm bu işler, neden bizim hakkımızda bir yazı yok?'' dese gayet haklı bir duruma düşeceğinden, özür dileyerek, ilerki günlerde kendilerini sevdiğimizi belirtecek bir yazı çizittirmeyi burdan kendime salık veriyorum. O zamana kadar da bununla takılın diyorum. (Hadi yine yaptım kıyağımı)
5- Brazzaville'den David Brown'un birçok Türk müzisyeni de yanına alarak, ortaklaşa gerçekleştirdikleri projesi Brazzaville in Istanbul'u da Bir Baba Box'a eklemeden olmaz diyoruz. Detayları da şuradan rahatlıkla görebilirsiniz. Ohh rahat rahat...
Trespassers William - The Natural Order of Things
Trespassers William çıkardığı son EP ile iyiden iyiye ambient sularına yelken açtı. Bundan bir önceki EP olan Noble House ile, grubun artık yol ayrımını çoktan geçtiğini yavaştan belli ediyordu ancak son albümle iyiden iyiye grup için ambient grubu -ambient grubunun ne olduğunu birisi bana açıklasın lütfen lan- hatta dahası yer yer post rock tınılarını da bile içeren bir müzik yaptıklarını söylemek zor olmasa gerek.
The Natural Order of Things için en güzel sözler şunlar olsa gerek, TW hala melankolik, hala kırılgan ancak artık daha deneyseller. Daha önceki albümlerde epeyce az olan, efektler bu EP'de çok fazla. Nerdeyse kullanılan her enstrüman, elektronik altyapı ile farklı işlevlere bürünmüş. Bu da albümün atmosferik yapısını oldukça güçlendirmiş. EP'yi dinlediğinizde şarkılar arasında bütünlüğün olduğunu gözlemleyebiliyorsunuz. Ancak bu bütünlük belli bir noktadan sonra dinleyiciyi yoruyor ve sıkıyor. EP'yi tamamiyle dinlediğinizde "ama şarkı yeni bitti" gibi bir tepki içerisinde kalabilirsiniz. Bu durum şarkıların birbirine benzediği anlamına gelmiyor, sadece EP'nin sound olarak çok yerleşik olduğunu ve şarkıların altyapılarının birbirine benzediğini gösteriyor.
Bu altyapı sorunu, çoğu güzel bestenin arada kaynamasına (Red ve The Lids) sebep olmuş. Gerçekten çok güzel iki beste, bu kısır yaklaşım yüzünden ep içerisinde eğreti duruyor. Ancak bu 'sorunlu' düzenlemeler, EP içerisindeki diğer 3 şarkıyı da (Catch not break, I could go back ve Sparrow) bir o kadar güzelleştiriyor. Bu 3 şarkıya o kadar uyuyor ki düzenlemeler, TW işte bu be abi dedirtiyor. Buğulu gitar tonları, meleksi vokal (Angelic female vocal - hep yabancı sitelerde bu yorumu duyunca kıskanırdım, türkçe olarak yapayım dedim ama olmadı dimi? Bence de olmadı) ve o dinginlik. Bilmediğim bir diyara sürükledi beni. (Entel tabirle paralel evrene sürükledi lan)
TW'ın bu EP'sinden çok umutluydum. Noble House'dan sonra beklenti çok artmıştı. Ancak nedense tam olarak içime sinmedi bu EP. Şimdilik bu kadar. Bu arada grup yeni bir şarkı yayınladı myspace adreslerinde.
Bahsettiğim 3'lüye güzel bir kardeş gelmiş. Dinleyiniz efenim.
www.myspace.com/trespasserswilliam
4 Şubat 2010 Perşembe
Birbabaindie.com hizmetinizdedir!
Evet 4 Şubat 2010 tarihi itibariyle Bir Baba Indie'mizin adının dibine ''.com'' getirerekte erişim sağlayabilmekteyiz. Kendisine erken bir doğum günü hediyesi olarak yakışıklısından bir domain hediye etmiş bulunuyoruz.
Babamıza feda olsun...
www.birbabaindie.com
Babamıza feda olsun...
www.birbabaindie.com
Gençliğin Sesi: Anoroc
Gelecek vaadeden yeni bir grupla daha karşınızdayız. Bu sefer ki yetenekli arkadaşlarımız Avusturya'dan blogumuza katılıyorlar...
Şimdi bu genç arkadaşlar indie/alternatif rock sounduna sahip 2 adet albüm yayınlamış olmalarına rağmen, myspace profillerine ''try to play music'' yazacak kadar da naif çocuklar. Afferim size yavrum!
2008 yılında Antigone adında ilk albümünü çıkaran Anoroc bence asıl bombayı hemen akabinde, 2009 yılında çıkardığı The Completion Of Our Exaggeration albümüyle patlatıyorlar ki, Bir Baba Box 2009 Ocak ayı listesinde 2 numarada yerini almak gibi büyük bir başarıya da imza atıyorlar. Tebrikler... 2009 yılı albümünde gerçekten (en azından) kendi kriterlerime göre hit olabilecek en azından bir 3-5 parça var ki, sırf bunlar için bile dinlenmesi şart olan bir albüm denilebilir. Bu tarza gönül vermiş babacılara da gönül rahatlığıyla önerilebilir. Ee boşuna da Bir Baba Box yapmıyoruz arkadaş. Biraz takip et, biraz araştır, bul, buluştur di mi ama?
Afiyet olsun...
Daha fazla detay için bakılacak adresler ise;
http://www.myspace.com/anorocmusic
http://www.anoroc.at
http://www.lastfm.com.tr/music/Anoroc
http://www.facebook.com/pages/anoroc/77402421737
Şimdi bu genç arkadaşlar indie/alternatif rock sounduna sahip 2 adet albüm yayınlamış olmalarına rağmen, myspace profillerine ''try to play music'' yazacak kadar da naif çocuklar. Afferim size yavrum!
2008 yılında Antigone adında ilk albümünü çıkaran Anoroc bence asıl bombayı hemen akabinde, 2009 yılında çıkardığı The Completion Of Our Exaggeration albümüyle patlatıyorlar ki, Bir Baba Box 2009 Ocak ayı listesinde 2 numarada yerini almak gibi büyük bir başarıya da imza atıyorlar. Tebrikler... 2009 yılı albümünde gerçekten (en azından) kendi kriterlerime göre hit olabilecek en azından bir 3-5 parça var ki, sırf bunlar için bile dinlenmesi şart olan bir albüm denilebilir. Bu tarza gönül vermiş babacılara da gönül rahatlığıyla önerilebilir. Ee boşuna da Bir Baba Box yapmıyoruz arkadaş. Biraz takip et, biraz araştır, bul, buluştur di mi ama?
Afiyet olsun...
Daha fazla detay için bakılacak adresler ise;
http://www.myspace.com/anorocmusic
http://www.anoroc.at
http://www.lastfm.com.tr/music/Anoroc
http://www.facebook.com/pages/anoroc/77402421737
1 Şubat 2010 Pazartesi
Istanbul on my mind
2010 AKB kapsamında gerçekleştirileceği rivayet edilen film projesi. Son zamanlarda izlemeye alışık olduğumuz; je taime paris, new york: I love you gibi filmlerden alışık olduğumuz farklı yönetmenlerin bir şehri nasıl anlatabileceğine dair bir film olacak(tı). Biliyorsunuz ki 2010 AKB içerisinde epeyce farklı bürokratik olaylar dönüyor, umarız ki bu güzel proje olur. Proje kapsamındaki görüşülen yönetmenler şunlarmış ki;
almanya: wim wenders, werner herzog
meksika: guillermo arriaga, alejandro gonzales inarritu
danimarka: lars von trier
isveç: lukas moodysson
iran: samira makhmalbaf
rusya: timur bekmambet
ingiltere: jonathan glazer, mike leigh, alan parker
abd: david lynch, spike lee, kimberly peirce
irlanda: stuart townsend
ispanya: pedro almadovar
ispanya: pedro almadovar
japonya: takeshi kitano
malezya: tsai ming liang
çin: wong kar wai
gece gece yok, ebesfasfş Ali Sami demekten kendimi alamadım. David Lynch ne lan! Almadovar.. Bizim ülkeye festival davetlisi olarak gelmeyen adamlar, istanbul'u düşleyecekler. Bir siktir git .Şu güzel proje olsun demekten başka çare kalmıyor ve Bir Baba Indie olarak her türlü sponsorluk desteğini sunacağımızı garanti ediyoruz.
- Kejura arkadaşlara kartımızı verelim biz.
- Almadovar, Almadovar kartımızı alın, Almadovaaarr..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)