Rutin şeyler arasında kaybolup duruyoruz sürekli. Sonra çıkış yolları arıyoruz. Bazen buluyoruz. Bazen bulamıyoruz. Bir şekilde geçip, gidiyor zaman. Bu kaos içerisinde sürekli müziğe ihanet ediyoruz. Bilerek yapmıyoruz. Bizde böyle olmasını istemiyoruz ama sürekli ihanet içinde oluyoruz.
Bir işe giriyorsun bütün gününe ambargo konuyor. Çalıştığın parayı ekipmana harcama planı yapıyorsun önüne kredi kartı ekstreleri, faturalar geliyor. Birine aşık oluyorsun tüm zihnine ambargo koyuyor. Başka bir şey düşünemez oluyorsun.
Ben sanatçıların duygularını en iyi ifade edebilen insanlar olduğuna inanıyorum. Duygusal olarak çözemedikleri şeyleri uğraştıkları sanatlara yansıtarak hayat veriyorlar. Bundan daha orjinal bir şey olabilir mi? Sadece aşk olarak bakmıyorum olaya. Her türlü duygu karmaşısının bir yansımasıdır sanat ve sanatçılarda değerli insanlardır. Hiç biri sıradan yaşamıyor hayatı. Tam olarak kilitlenen noktada burası. Tüm duyguların deşarj olma şekli başkadır. Eğer zıt bir karakter sizi beslemiyorsa o sanat ile uğraşan kişinin bütün sanatsal faaliyetlerini sekteye uğratabilir. Sonra ise ihanet başlar.
Peki affedilebilir mi?
Bana göre evet. Çünkü; sanat ölene kadar yanımızda olacaktır kuşkusuz. Zira her ihanetin ardından hedeften biraz daha uzaklaşacağına inanıyorum. Bu istem dışı ihanetlerin varacağı noktayı da gerçekten merak ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder