18/08 de şöyle bir yazı ile (tamburadatıklayıncaaçılıyor) yeni albümün haberini geçmiştik. Daha uzun aralıklarla albüm çıkartan dredg için biraz sürpriz olmuştu. Merak içinde ayların geçmesini bekledik. İlk şarkı internet alemine düştüğünde "çok sağlam bir şeyler geliyor" diye düşünmüştük.
Sonra ne mi oldu?
Chuckles and Mr. Squeezy beklentimizin çok altında kaldı. Kötü demek dredg'e olan saygımızdan ötürü biraz ağır kaçabilir; zira albüm değerlendirmesi yapmayacağım; ya da şarkıları şöyle böyle demeyeceğim. Albümü dinledikten sonra sesli olarak "Ya adamların saçmalamaya da hakları var. Öyle değil mi?" diye bir düşünceye kapıldım.
Müziği üretmek; Los Lunes Al Sol (Güneşli Pazartesiler) filminde "Ana" karakteri (Nieve de Medina) ve J.Fante'nin Los Angeles Yolu kitabında Bandini'nin makinalarla bütünleşerek sabahtan akşama kadar çalıştıkları ve üzerlerine yapışıp, ten kokusunu yok eden balık kokusu gibi bir şey değil. El Cielo, Catch Without Arms gibi albümleri yapan adamlar aynı adamlar; ve bu adamlar o albümleri yaparken doğrudan Salvador Dali etkisinde ürettikleri aşikar.
Zaman değişiyor. Bizler değişiyoruz. Müzisyenler maddiyatı yok saymışi tamamen maneviyata yönelmiş insanlardır. Bir çok müzisyen yaptıkları ya da yapacakları şeylerle ilgili diğer insanlar tarafından "çok çelişkili" ifadeler kullanmakla itham edilebilirler. İşin aslı öyle değil. Kafalarının içindeki bir çok varsayım ve bir çok gel-git, üretme ve tasarlama kaygıları onları anlık olarak farklı düşünmeye yöneltebilir. Sık sık bunalımlara sürükleyebilir.
Çok çalışarak 300 Kg halteri kaldırabilirsiniz, 100 Metreyi 10 saniyede koşabilirsiniz, iyi bir matematikçi olabilirsiniz, iyi bir iş adamı olup, çok para kazanabilirsiniz... Örnekler uzar ve gider. İyi müzisyen olmak diye bir şey yok. Çoğumuzun karıştırdığı ve beklentilerle dolayı yargıladığımız insanlara bunu yapmaya da sanırım hiç birimizin hakkı yok.
Müzikle uğraşan insanlar sürekli yorulduklarından, sürekli onları tatmin etmeyen bir şeylerden bahsedebilirler. Dışarıdan bakanlar için arabalarıyla eve dönerken açtıkları radyo istasyonundan dinledikleri radyo kanalı olabilir. Arabalarından indikten sonra o müziğin ahengi ya da o müziğin oluşumundaki tüm etki bir kaç saniye içerisinde yok olup gidiyor. Müzisyenler için öyle olmuyor. O müziğin ilk adımı olan bir melodi ile başlayıp, son haline gelinceye kadar her gün saatlerce düşünebiliyorlar, farklı bir karaktere bürünebiliyorlar. Bu öyle değerli ve önemli bir rutin işlevdir ki o müzisyenin nefes alıp verdiği sürece içinde bulunduğu en güzel eylemdir. Peki ya o müzik tutkusu geçici ya da kalıcı olarak kaybolmaya başlarsa?
Tüm bunları kafamda düşününce Dredg'i yerden yere vuramıyorum. Çünkü; onların bizi kendilerini ilk anlattıkları hallerini çok iyi biliyor ve anımsıyoruz. Hatta gerçek anlamda saygı duyuyoruz. Chuckles and Mr. Squeezy Annelerin bazen çocuklarına gereksiz yere çıkışması, kalbini kırması belki de dövmesidir.
Tıpkı Ediz Hun'un 1974 yapımı olan Gariban filminde Afacan'a attığı tokat sahnesindeki gibi. Bir anlık öfkeyle atılmış bir tokattır Chuckles and Mr.Squeezy.
Bizim için Ediz Hun neyse Dredg'de odur.
Saygılar.
Bir Garip Yolcu by sarptas
Ben bunun ustune post yazmam arkadas.. Uzun zamandir okudugum en iyi post, album kritigiydi..
YanıtlaSilBak beyim, sana iki çift lafım var!
YanıtlaSilMesigucum ağlatmışsın. :)