Baulta için yazmış olduğum post'ta, post rock hakkında çok umutsuz cümleler kurmuştum. Aslına bakarsanız halen o düşüncelerimin arkasındayım ama sanki son zamanlarda biraz umutlanıyor gibiyim. Umutlanmamın sebebi ise bir albümden ibaret. Sanki döngüyü kırabilir gibi bu albüm. Çok sağlam, çok güzel ve farklı bir albüm. Post rock için bir dönüm noktası olabilecek potansiyele sahip. Olur mu dersiniz?
Post rock klişeler içinde boğulmakta. Gemi, deniz ve kaptan metaforum ise halen geçerli. Terk edilmişliği de... Aesthesys adlı Rus grup tam da bu hale bir karşı duruş gibi. Özellikle "Crossing the Shorline" albümleri 2010 yılında çıkmış olmasına rağmen Post rock için bir mihenk taşı mahiyetinde. Grup hakkında uzun uzun yazarım ama neden özellikle Crossing the Shorline albümünü böyle bir sıfatla değerlendirdiğimi belirtmek isterim.
1- Öncelikle albüm genel olarak post rock sound'una hem çok yakın hem çok uzak. Grup bu durumu biraz atmosferik, biraz ambient, biraz trip hop ve biraz da neo klasik sularda gezinerek gerçekleştiriyor. Bu 4 unsurun bir arada kullanılması, klişe post rock reçetesiyle bir anda geminin rüzgarsız havada bile hareket etmesine neden oluyor. Buyrun aşağıdaki şarkıya kulak verin.
1a- Bu albümde şarkılar post rock bağlamından koparılmış. Grup uzağında olduğu müzik bağlamlarını odağına koyuyor, bu uzak odak noktaları üzerinden post rock öğeleriyle şarkıların kompozisyonunu yaratıyor. Böylelikle post rock için farklı kapıları aralıyor. Bu özünden kaçış değil, özüne farklı mecralardan destek bulma kaygısı. Ve bu kaygıyı oldukça iyi de hayata geçiriyor. Aşağıdaki şarkıya yoğunlaşalım, post rocktan kopmadan, post rock'tan kopuş örneğini daha aleni yaşayalım.
2- Grubun temel tavrı yaylılar üzerinden yol almak. Hatta bazen abartıp orkestrasyon yaptıklarını bile söyleyebilirim. Yaylıları özellikle bir atmosferik unsur olarak çok iyi değerlendiriyorlar. Bunu post rock gibi atmosferik bir müzik bağlamı içerisinde değerlendirdiğimizde, özellikle grubun yaylı kullanımı, ve özellikle bu albüm içerisindeki yaylı kullanımı, post rock'ın atmosferik tanımını çok iyi destekliyor, ve bu atmosferliğe yeni soluklar katıyor. Aşağıdaki şarkıyı dinleyiniz efendim.
3- Grup post rock dinamiklerine çok hakim. Hani klişe dediğimiz çoğu post rock unsurunu, yenileştirme operasyonunda kendi lehine oldukça rahat kullanabiliyor. Böylesine tehlikeli ve klişe dolu bir yolda, klişeleri kendine lehine kullanmak gerçekten kolay bir iş değil. Bu çok da handikaplı bir durum aslında. Yenilik yapmak amacıyla çıktığın yolda, bir anda kendini klişelerin 'dark side' ı içerisinde bulabilirsin. Dolayısıyla klişelere hakimiyet ya da onları iyi tanımak, grubun yapmaya çalıştığı müziğin hem özünden kopmamış olmasına hem de özün muhafazası içerisinde yeni deneyimler edinmesine yol açmış. Klişeler artık grubun müziğinde pozitif bir etmen haline gelmiş. Buyrun, benim için huzur anlamına gelen şarkıyı dinleyin.
İşte böyle aziz takipçilerimiz. Bu albüm uzun zamandır ciddi bir şekilde post rock için bir dönüm noktası olabilir mi diye düşündürmeye başlatmıştı beni. Kanıtlarımla geldim. Öyle ya da böyle çok etkileyici bir albümle karşı karşıyayız. Dinleyiniz! Bu albüm de olmamış derseniz, bir gün pilavlı bir sohbet yapalım, bu post rock'a bir çare bulalım. Her post'ta "post rock ne olacak" diye debelenmek istemiyorum ben. Alla alla!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder