Howling Bells uzun bir zaman diliminden sonra 3. stüdyo albümleri olan 'The Loudest Engine'ı, The Killers'dan tanıdığımız Mark Stoemer prodüktörlüğünde çıkardı. Valla ne yalan söyleyeyim, uzun zamandan bu yana hiç bir albümü bu kadar tutkuyla beklemedim, beklemek istemedim. Kuşkusuz bunda Juanita'nın etkisi büyük:).
Her neyse konudan uzaklaşmadan The Loudest Engine'a geri dönmek isterim. Howling Bells'i dinleyenler bilir ki grubun ilk albümü indie- folk sularında gezinen oldukça melodik bir albümdü. Sonrasında gelen Radio Wars ise çatır çatır elektronik öğeler barındıran ama grubun melodik yanını koruyan bir albümdü. Yeni albüm ise önceki iki albümün orta yolu gibi (ortanın solu :) ) ama daha saykodelik öğeler barındıran, ama şarkıların uzun pasajlarla süslendiği,ama gitarist abinin daha deneysel sularda yüzdüğü bir albüm.
Gitarist abiye ayrı bir parantez açmak istiyorum. Son zamanlarda, albümün sound'unu bu kadar etkileyen, albümün melodik yanını bu kadar destekleyen başka bir gitariste rastlamamıştım. Yok, gerçekten adam bu albümde döktürüyor. Misal albüme adını veren The Loudest Engine adlı şarkının outro'su ders niteliğinde ya da Baby Blue'da (en favori şarkım) kullandığı gitar tonu, şarkıyı alıp başka diyarlara götürüyor. Juanita'ya özel ilgim olsa da, bu albümün yıldızı gitarist abidir.
The Loudest Engine beklentilerimin çok çok üstünde çıktı. Grup, Ekim sonu gibi Avrupa turnesine çıkacak, hazır yeni albüm çıkmışken, buralara uğrasalar, dünya gözüyle bu güzel albümü canlı dinlesek ne güzel olur. Di mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder