14 Şubat 2013 Perşembe

October Gold: 125 Şanslı Kişi


Last.fm istatistikleri October Gold'u 125 kişi dinliyor diye belirtmekte. Hani Last.fm'deki bu 125 dinleyicinin dahil olacağı bir konser yapsa grup, gerçekten Salon İKSV'yi dolduramazlar. Salon İKSV boş kalır, hatta herhangi bir evin salonu bile boş kalabilir. Öylesine bir underrated gruptan bahsediyorum. Nasıl bir gruptan bahsettiğimi siz düşünün artık! Zaten samimi bir grup, elbette

Sanırım ortak bir hayatı paylaşmak müzik yaratımında önemli bir noktaya tekabül ediyor. Daha önceden bu konuyu kanıtlayacak iki grubun (The Honey Trees ve Trespassers William) varlığından sizlere dem vurmuştum. October Gold ile bu ikiliye yeni bir kardeş grup daha getirdim diyebilirim. Elbette benzer müzik tarzları içerisinde değil bu 3 grup, ancak müzikal yaklaşımlarını besleyen unsurlar oldukça yakın. Aşk ya da bir 'şeylerin' paylaşımı kesinlikle oldukça önemli paydada yer tutuyor bu grupların nota sehpalarında! Oya - Bora olsun, efendime söyleyeyim Metin - Eda Özülkü olsun bunlar hep önemli örnekler!

Konuyu dağıtmadan October Gold üzerine birkaç laf etmek istiyorum. Uzun zamandır arşivimde durup, dinlemediğim gruplardan bir tanesiydi October Gold ve her şey dün "bunları bir dinlesem iyi olacak" dememle başladı. Halen de dinliyorum.

October Gold aslına bakarsanız safkan bir folk grubu. Ancak yapısal bir takım dokunuşlar sonucunda grup folk'tan uzaklaşarak Neo- folk ve biraz da Americana sularına yelken açıyor.  Özellikle solist vokal performansıyla grubu "kuzey ellerinin grubudur bu abi"  demenize sebebiyet veriyor. Ancak grup Kanada civarlarından soframıza katılmakta. Bu cümlelerden şunu çıkarabiliriz; solist karakteristik olarak müziklerine kuzey etkileri katmakta ve hatta grubu "The Frames" formatına yakınlaştırmakta. Grubu Kuzey ellerine yakınlaştıran bir diğer önemli etmen ise, grubun çellist'i üzerinden çıkıyor diyebilirim. Uzun zamandır bir grupta yaylıların böylesine majör bir etkiye sahip olduğunu görmemiştim. Kadın şarkıları apayrı bir boyuta katıyor. Grubun bu kadar sarsıcı olma sebebi bizzat yaylıların tanımlayamadığım kullanımı olsa gerek. Örnek vermek gerekirse; "Into the Silence" tam da bu tanımlayamadığım yaylı kullanımının eseri. Şarkının atmosferini sarıp sarmalıyor yaylılar. Yaylıdan çıkan her bir ses sizi tanımlayamadığınız yolculuklara götürüyor. İnanılmaz bir yaylı performansı var şarkılarda.

Kanada ellerinden çıkan bu neo-folk grubunu dinleyen 127. kişi olmak artık çok geç değil, siz de olabilirsiniz. Dinleyin, dinletin. Bu güzel insanlara yolculuklarında eşlik edin.  Salon İksv'yi doldursunlar, olmadı bizim salonu doldursalar da yeter.


3 yorum:

  1. nasıl güzelmiş şu into the silence. çok beğendim takipteyim.

    YanıtlaSil
  2. Into the silence diyorum susuyorum dadlasişlgsdkgsdmf.

    YanıtlaSil
  3. Albümden "Snow Ghosts" adlı şarkıya da dikkat çekmenizi öneririm. Şarkının sonlarına doğru 'yine' inanılmaz bir yaylı solosu var.

    YanıtlaSil