İstanbul'daki konser mekanlarını az buz ziyaret eden müzikseverlerin yakından tanıdıkları bir isim Sean Parker. Sean Parker Band'in dağılmasının ardından Scorpio Rising'le yoluna devam eden müzisyen, yeni toplama albümü 'Scorpio Rising: SBW Parker 2002-2012' ile en sevilen kayıtlarını bir araya getirerek sevenlerinin beğenisine sunuyor. Büyük sürpriz ise Parker'ın otobiyografik izler taşıyan ilk kitabının şubat ayı sonunda yayımlanacak olması.
V: Bana biraz Sean Parker Band’in nasıl kurulduğundan bahsedebilir misin?
S: Grup aslında 2007’de kurulmuştu, fakat 2012
başında dağıldı. Daha sonra kemancı Jenny Miller ve Nazlı Şensoy ile birlikte
Scorpio Rising’i kurduk. Her ikisinin de performanslarını Taksim’de daha önce
birlikte çaldıkları gruplardan biliyordum. Yeni gruba güvenim tamdı bu yüzden.
V: Yeni toplama albümünüz ‘Scorpio Rising: SBW Parker 2002-2012’ birkaç ay önce yayınlandı. Son on yılını birlikte çaldığın grubu baz
alarak nasıl değerlendiriyorsun? Ne gibi değişimler yaşandı?
S: Son on yılda birlikte çalıştığım kişileri
soracak olursan sayıca 30’u bulduklarını söyleyebilirim. Buna karşın albümlerimin kayıtlarını genellikle tek başıma ya da konuk müzisyenlerle
birlikte kotarıyorum. Sean Parker Band, bu şarkıları sahneye taşıyan bir
gruptu. Daha sonra yerini Scorpio Rising aldı zaten.
V: Şarkı seçiminde belirlediğiniz bir kriter var
mıydı?
S: Komplike bir seçim süreci yaşadığımızı
söyleyemem. Albümün çoğunluğunu daha önce single olarak yayınladığımız kayıtlar
ve konserlerimizde dinleyicilerden iyi geri dönüş aldığını hissettiğimiz
şarkılar oluşturuyor. Bu toplamada bir de uzun soluklu kayıtlara yer vermek
istedim. Bilirsin, dinleyicinin dinlemekten sıkılmayacağı türde şarkılardan bahsediyorum.
Umuyorum, doğru seçimler yapmışızdır.
V: Albümlerin genellikle dijital formatta
yayınlanıyor. Bu durumu Türkiye dışında yaşayan müzikseverle buluşmak için bir
fırsat olarak görüyor musun?
S: Haklısın, sadece ‘Culture’ın (2011) sınırlı
sayıda kopyası basılmıştı. Uğraştığım iş dolayısıyla herhangi bir sınırı
tanımam mümkün değil. Yeni teknolojiler her ne kadar müzik endüstrisini kimi
zaman zarara uğratsa da müzisyenlere bu anlamda kolaylık sağlıyor. Yine de
halen bir ‘müzik endüstri’sinden söz etmemiz gerekiyorsa eğer, göz önünde
bulundurulması gereken aldatmacalar değil, içeriğin ta kendisi olmalı.
V: Şubat ayının sonunda yayımlanacak olan bir de
kitap çalışman var: ‘Salt in The Milk – Eight Years in İstanbul’ (Sütteki Tuz:
İstanbul’da Sekiz Yıl). Ne zamandan beri bu kitap üzerinde çalışıyorsun?
S: Yola çıkarken hedeflediğim bir kitap yazmak
değildi. Müzik, politika ve kültür üzerine yazdığım pek çok makale ve şarkı
sözü var – kültür üzerine yazdıklarım
Indieoma’da okunabilir. Bir gün, tüm yazdıklarımı lineer olarak düzene sokup,
satır aralarındaki boşlukları doldurmaya karar verdim. Daha sonra görüştüğüm
bir yayıncı yazdıklarımdan hoşlandı ve yayımlamak istedi. Teklifine cevabım evet oldu.
V: O zaman kitabın otobiyografik yönünün güçlü
olduğunu söyleyebiliriz değil mi? Son sekiz yılda İstanbul’daki kişisel ve müzikal yolculuğa yoğunlaştığını tahmin ediyorum.
S: Tam olarak böyle olduğunu söyleyemem. Ama
evet, tam anlamıyla olmasa da otobiyografik bir çalışmadan bahsediyoruz…Ses
bombaları, kopek saldırıları, Arabesk-vari jiletçiler ve alkol bağımlılığının etrafında şekillenen hayatı ile Antony H. Wolfstadt
karakteri. Satır aralarında yankılanan ise müziğin ta kendisi.
V: İstanbul’un rock camiasına dair en enteresan bulduğun şey nedir?
S: Samimiyet. Müzisyenler, yazarlar ve sanat
dünyasında yer alan diğer aktörler birbirlerini tanımaya gönüllüler. Bu
heyecanın sonunda ise ortaya heyecan verici ortaklıklar çıkabiliyor. İster
Türkiye’li, ister yabancılar olsun, söz konusu yaratıcılık olduğunda anlatı
yolunu kendisi çiziyor. Ticari kaygılardan arınmış ve yaratıcı bir topluluğun
var oluşunun, İstanbul’a dair en çok hoşuma giden ve en enteresan bulduğum şey olduğunu söyleyebilirim.
V: Birlikte çalışmak istediğin Türkiye’li
müzisyenler var mı?
S: Kesinlikle var ve birçoğuyla halihazırda
çalışmalarım bulunuyor. Sean Parker Band döneminde Gevende, Nekropsi ve
Replikas ile birlikte çalmıştık mesela. Yasemin Mori, Athena, Hayko Cepkin, Moğollar,
Portecho, Selen Gülün, Duman, Erkin Koray ise birlikte çalışmak istediğim
isimler arasında. Direc-T, Sarp, Cingi ve The Wingmen’den Rod McKee ise ‘Culture’a
katkıda bulunan müzisyenler idi. Hepsiyle çalışmış olmaktan çok mutluyum.
V: Sizi en yakın hangi tarihte sahnede göreceğiz?
S: 1
Mart’ta Kadıköy Shaft’tayız, 8’inde Beyoğlu Pendor’da, 13 Nisan’da ise Ağaç Ev’de.
Bunlar kesinleşmiş tarihler olduğu için kesin olarak söyleyebiliyorum. Bu yıl geniş konser mekanlarında da performanslarımız olacak.
** 'Scorpio Rising: Sbw Parker 2002-2012' Cdbaby.com'dan edinilebilir.
** Sean Parker @ Facebook / Myspace / Twitter
** 'Scorpio Rising: Sbw Parker 2002-2012' Cdbaby.com'dan edinilebilir.
** Sean Parker @ Facebook / Myspace / Twitter
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder