Sabah 07:45 Ünalan - Kadıköy Minibüsünde ayakta durabilmek için cebelleşirken, bir yandan da önümdeki 9,5 saatlik mesai başlayana kadar asıl özlem duyduğum hayatıma dair şeyler düşünüyorum.
Kafamın tepesinde bozuk radyo sesleri (daha dijital bir ses...) sonra Aktüel Haber diye bir program. Manşetten duyurdu. "TRT bu sene tüm müzik otoritelerini şaşırttı. Eurovision'a Can Bonomo gidiyor."
Can Bonomo'nun Eurovision'a gideceğini aslında bir gün önce öğrendim. Twitter, Ekşi Sözlük ve Facebook'ta üst üste paylaşımlar "yeter yahu!" dedirtti. Popülariteye ne kadar meraklı olduğumuzu bir kez daha anlamış olduk. Belki sırf bu yüzden bir kişi ya da grubun Eurovison'a katılma fikri sıcak gelebilir. Yıllarca uğraşıp, edinilemeyecek tanınırlığı, bir kaç saat içerisinde sağlayabilirsiniz. Mesela başka bir örnekle açıklamak gerekirse Azer Bülbül'ün ölmesi değil ama neden öldüğünün insanlar ve medya tarafından merak edilmesi ve altın arar gibi sağı solu talan etmesi de buna bir örnektir.
Eurovision'a inanmıyorum. Eurovision'dan ziyade müzik ve diğer tüm sanat dallarıyla ilgili yapılan yarışmalara inanmıyorum. Dereceye giren şarkıların iyi ya da kötü olduğu hangi kritere göre değerlendirilecek? Yıllardır komşu ülke geyiğinin döndüğü, asıl tartışılması gereken şeyin müzik olmadığı bir ortamda bu insanların harcadığı emeklerin bedelini kim ödeyecek?
Anlamadığım nokta şu; birinci olan ülkeyi temsil eden kişiyi ödüllendirip, sonuncu olan ülkeyi kötüleme fikri bana hiç mantıklı gelmiyor. Bir müzisyenin kendi içinden gelip, aylarca uğraştığı, umut beslediği, severek çaldığı/söylediği bir eserin, müzik dışında bir çok kriterin göz önünde tutulduğu bir ortamda aşağılar gibi "sen birinci oldun aferim, sen sonuncusun hadi evine!" demek ne kadar doğru?
Burada ülkelerin ekonomik çıkarları doğrultusunda sanatçıları kullandıkları izlenimi uyanıyor bende. Sertab Erener Eurovision'u kazandığında ve bir sonraki organizasyon Türkiye'ye geldiğinde en basitinden tüm İETT camlarına Eurovision sticker'ları yapıştırdılar. Yarışma esnasında her şarkı öncesinde Türkiye'nin turizm bölgelerinden kesitler sundular. Tıpkı diğer ülkelerin kendi ülkelerini tanıttıkları gibi...
Kaz(ekonomik gelir) gelecek yerden Tavuk(sanatçı) esirgenmez!
Ülkeler bu sanatçıları neye göre seçiyor. Mesela yıllardır büyük bir hırsla "Tarkan gitsin!" diye çabalayan bir kurum ve halk var. Tarkan iyidir, kötüdür bunu tartışmıyorum. Orada insanların Tarkan'ın kazanmasından ziyade istenen ülke başarısı etiketiyle bir sonraki sene ülke kasasına girecek ekonomik gelir. Peki ya Tarkan?
Bugüne kadar ülkeyi temsilen giden insanlar yarışma anına kadar tüm televizyonlarda boy boy gösterip, gazı verirken yarışmadan sonra bu insanları neden dışladınız? Ürettikleri eserleri yarışma anına kadar tüm radyo kanalları her saat başı çalarken, yarışma bitince kaç kere çaldınız?
Bu insanların tek suçu kendilerini Sertab Erener gibi diğer ülke temsilcilerine ve halklarına beğendirememesi midir? Yarışma anına kadar "Kesin birinci olmalıyız!", "Bomba gibi bir şarkı!" ... gibi şişirme sözlerle yücelttiğiniz insanlar ve eserleri hakkındaki düşünceleriniz yarışmadaki başarı derecelerine göre değişti mi? Neden aynı destek ve başarıyı yarışma sonrasında da göstermediniz?
Yarışmaların sanatçı üzerindeki şuursuz ve tüneller kazarak tükettiği emeklerinin üzerine, ülkelerin Eurovision başlığı altında ülkelerinin güzelliklerini dış dünyaya pazarlama yöntemi son derece ahlaksızlıktır. Buna alet olan herkeste bu ahlaksızlığın içindedir. Sanatçıları daha tanınır olma, gelecek kaygısı, saygınlık gibi öğelerle pembe toz bulutlarına sokmak çok büyük ayıptır.
Eurovison etiketiyle kendisini pazarlamaya ihtiyaç duyan sanatçılarda benim gözümde aynı kefededir. Sanatçıların kendi iç dünyasından insanlara sunduğu eserleri, bir ev bir araba satar gibi pazarlamaya çalışmaları çirkinlikten öte bir şey değildir.
Neyse; Can Bonomo Eurovision'a kadar yeni tüketim alanımız. Yarışmaya kadar Twitter'da bir çok kez TT olur. Facebook'ta milyonlarca kez paylaşılır. Gazeteler, dergiler, magazinciler peşinden kanter içinde koşar. Daha önce virüs gibi yapıştıkları sanatçıları tüketen dinleyici kesim, şimdi Can Bonomo'nun vücuduna enjekte olacaktır. Her sokak başında "Gel abla geel. Can Bonomo şapkası 5 lira..." sesleri duyabiliriz. Hatta yeni yeni Can Bonomo'lar türeyecek. Sonra Can Bonomo'nun hayatı deşifre olacak.
"Can Bonomo illüstrasyon yapıyormuş. Of çok iyi ya! Haydi biz de yapalım."
Can Bonomo kazanırsa, bu sözde başarının baskısıyla özgün! imajından evrilerek, artık insanların tüketmek istediği alanlara doğu kusacaktır. Kaybederse Acun'un programlarından birine kapak atar. Bizde her gün TV'de izlemeye devam ederiz. Belki de bir kaç dizide falan izleriz. Bir ünlüyle evliliği. Harika!
"Can Bonomo illüstrasyon yapıyormuş. Of çok iyi ya! Haydi biz de yapalım."
Can Bonomo kazanırsa, bu sözde başarının baskısıyla özgün! imajından evrilerek, artık insanların tüketmek istediği alanlara doğu kusacaktır. Kaybederse Acun'un programlarından birine kapak atar. Bizde her gün TV'de izlemeye devam ederiz. Belki de bir kaç dizide falan izleriz. Bir ünlüyle evliliği. Harika!
Yeni kurbanımız Can Bonomo - Bir Baba Indie'den 0 puan...
öf amma abartmışsınız yahu. her tarafından demogoji akıyor. bırakın böyle şeyleri düşünmeyi de keyfine bakın biraz olayın can oraya eğlenmeye ve eğlendirmeye gidiyor, başarısız olursa acunun programına kapak atıcak bir insan olduğu kanısına nasıl vardınız merak ettim doğrusu..
YanıtlaSilBu yazıda Can'ın şahsına münhasır bir eleştiri yok ki... Elbette eğlenecek, elbette eğlendirecek.
YanıtlaSilSadece mevcut müzik yarışmalarına bir müzisyen gözünden eleştiri var:). Müzisyenlerin üretimleriyle yakın, hatta çok yakın, ilişkisi düşünüldüğünde, bu yarışmaların müzisyen(ler)i ve üretim(ler)ini sürekli olarak tüketmesini haklı olarak ele alan bir yazı.
Umarız Can yarışmadan iyi bir derece alır, en azından bu saçma tüketim döngüsünde bir kazanım elde etmiş olur..
Mesele Can Bonomo değil! Aynı eleştiriyi Mor ve Ötesi gittiği zamanda yapmıştım. -ki o zaman Mor ve Ötesi'ne doğrudan eleştirilerim de vardı.
YanıtlaSilBenzer eleştirimi geçen seneki Roxy Müzik Günleri ile ilgili de görebilirsiniz.
Yazıda dikkati çekmek istediğim nokta tamamen sanatçıların emeklerinin yarışma adı altında ayaklar altına alınacak olmasıyla ilgili... Star TV'deki röportajında 5-6 şarkı hazırladığını belirtti. Ve bu hazırlık aşaması ne demek biliyor musunuz? En basitinden bir amatör müzisyen bile bir kanal kayıt alabilmek için 5-6 saatini harcayabilir. Bizim radyolarda 3-4 dakika dinledikten sonra "ay ne güzelmiş" dedikten sonra kafamızı yoldan geçen arabaya çevirmemiz kadar basit değil yani...
Acun olayı göndermedir. Hadise Eurovision'a kadar en az şu an Can Bonomo kadar özgün sayılabilecek, Türkiye için yeni sayılabilecek elit bir kesimdeydi. Hadise Eurovision başarısızlığının ardından Demet Akalın kadar değerli oldu. Kenan Doğulu eurovision'dan sonra ne yaptı? ya da Mor ve Ötesi bulunduğu çıtasını bir basamak yükseltti mi? Peki Yüksek Sadakat?
Kimse müzik kariyerini özellikle sadece bu işten para kazanıyorsa kalkıpta ekmek yediği işi sadece "aman ya ben eğleniyorum" diyerek riske atmak istemez. Eğlenmek ve eğlendirmenin ötesinde bir kavramdan bahsediyorum. Ayrıca sanat dediğimiz şey yine üstüne basa basa söylüyorum. Ne demek istediğimiz anlayabilmeniz için önceki yazılarımı mutlaka okumanızı rica ederim. Sanat hiç bir zaman sadece sizi ya da beni eğlendirmek için değildir. Bu kadar dar kalıba sokmak haksızlıktır.
Demogoji olarak algı yarattıysam da özür dilerim.