Bir gün bir film izledim. Hayatım değişmedi ama hayatımın fon müziğini keşfettiğimi söyleyebilirim.
Film aşkı anlatıyor muydu? Sanırım. Aşkı nasıl gördüğünüze göre değişir. Çift nerdeyse hiç konuşmuyordu filmde. Hiç sevişmiyordu. Her karede acının tensel ve tinsel boyutunu gösteriyordu size kamera ama garip de bir huzuru, şehveti barındırıyordu.
Ben gözlerim kapalı filmin ne gösterdiğini değil ne anlattığını bulmaya çalışıyordum o sıra. Film hiçbir şey anlatmıyordu. Sadece acı denilen şeyin insan ruhunun bir parçası olduğunu haykırıyordu. “look into my eyes, you see trouble every day”.
Daha önce hiç zıt duyguları bir arada hissettiniz mi bilmem. Fonda o güne kadar hiç bilmediğim bir ses “Trouble every day” diye içimi deşiyordu. Ve ben duyduğum acıdan keyif alıyordum.
Her şarkının bir anısı olur mu insan hayatında? Benim öyle. Dinlediğim bir ezgi yok ki unutmaya çalıştığım ama bir türlü zihnimin boşluklarından atamadığım insanları anımsatmasın.
Hayatıma girmiş her insan bir şarkıya dönüşüp yer buluyor geçmişimin karanlığında. Bu yüzden ısrarla şarkı söylemiyorum belki. Sesimin bedliği değil yani buna sebep. Ama bir o kadar da ısrarla içimi deşen, söken, parçalayan insanları dinliyorum gün be gün.
Bu günler yine geçmişi sorgulama günleri. Ve benim şu sıra tek yaptığım Stuart Staples’in –ve o muhteşem orkestranın- o huzurlu, dingin, depresif, melankolik, dibe çeken sonra aynı hızla ayağa kaldıran, geçmişe sürükleyen, umutla geleceğe baktıran, kalbini acıtan ama sonra usulca iyileşeceğini fısıldayan sesinden geçmişimin insanlarını dinlemek.
İki yılın ardından çok güzel haberler aldık kendilerinden. “The Something Rain”. Şubat 2012’de yeni şarkılar ve yeni insanlarla buluşacağım ben. Hayatımın fonunda çalacak yeni güzel şarkılarım olacak.
O gün gelene kadar içimden mırıldanıyor olacağım yine birilerini… Ve bu benim “ilacım” olacak.
Bu yazı konuk yazarımız Beriberibulue tarafından yazılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder