21 Mayıs 2012 Pazartesi

Uraz Kıvaner: Müzisyene Kalkan El!

Uraz Kıvaner

İki gün önce Twitter'da "İstanbull Jazz Center" sahibi Aytek Şermet'in, Caz Piyanisti Uraz Kıvaner'i darp ettiği yönünde bir haberle karşılaştım. Hürriyet Gazetesi yazarı Barış Akpolat bu olayı köşesine "Sağır Sultan" başlığı ile taşıyarak bir çok kişiyi bu durumdan haberdar etti.

Aylar önce Serbest (Serbest Müzisyenler ve Yapımcılar Derneği) kurulduğunda çok sevinmiştim. Çünkü; Türkiye'de belkide Dünya'nın bir çok ülkesinde Müzisyenleri ekonomik açıdan koruyan, kollayan, hakkını arayan bir sistemin, kanunun olmamasına çözüm bulunabileceğini, en azından mücadele edilebileceğini düşündüm. Derneğin bu konularda aktif olarak hareket edebilmesi, Müzisyenlerin haklarının korunması hakkında sağlam adımlar atabilmesi için bu olaya ön ayak olması gerekiyordu. Öyle de yaparak bu olayın en büyük destekçisi oldular. İçindeki bir çok müzisyenin de desteği ile..

Serbest tek başına bir güç değil. Bu yüzden biz, Bir Baba Indie olarak, müzik konuştuğumuz bu sayfalarda, olaya sessiz kalmamız mümkün olayacaktır. Uraz Kıvaner'e kalkan elin, bütün müzisyenlere kalktığını kabul ediyor; İstanbul Cazz Center'ı ve Aytek Şermet'i kınıyoruz. Diğer müzik bloglarından da aynı reaksiyonu göstermesini temenni ediyoruz.

Bütün bu gelinen noktanın, hatta Serbest'in kurulma sebeplerinde bile bu boşluğun olduğunu düşünüyorum.

- Müzisyenler, yeni kurdukları grupların şarkılarını tanıtırken neden "bedelsiz" olarak sahne almaya razı oluyorlar? Bazı mekanlar 1-2 bira karşılığında, o müzisyenleri sahne almaya nasıl kolay ikna edebiliyorlar? Mekan sahiplerinin elde ettiği geliri, ona kazandıran insanlarla %1'i bile paylaşmama pazarlığını nasıl yapabiliyorlar? Mekan sahiplerinin, müzisyenlerin bu zaafiyetinden yararlanması sizce ne kadar etik?

- Bazı "organiztör" adı altındaki insanlar, bu genç müzisyenleri belli bir kota ile bilet satma karşılığında x mekanda çıkabileceklerini taahhüt ediyorlar. Kotanın üzerinde sattıkları bilet için minik bir meblağ ödeme yapabileceklerini söyleyerek, daracık sahnelerde, kötü ekipmanlarla, hiç bir saygı göstermeden bu insanlara sahne aldırıyorlar. Bu insanlar o an satılan bileti mi düşünmeli; yoksa sahne performansını mı? Mekan sahiplerinin bu "organizatör" adı altında iş yapan insanları beslemesi ve arka planda kalması  etik mi?

- Maalesef çok takdir ettiğim ve beğendiğim mekanlarda bile ücret politikasında ciddi problemler var. Eğer grubunuz veya isminiz tanınır değilse aldığınız meblağ sizin popülaritenize göre değişiklik gösteriyor. İş sanattan, müzikten çıkarak çıkar ilişkisine dönüşüyor. Bu kısımda şarkılarınızın mükemmel olmasının, sizin gelecek vaat etmenizin hiç bir önemi kalmıyor. Minimum 10 şarkı için harcanan emek, yapılan masraflar (kayıt, prova ücreti, ekipman ücreti, ekipman bakım-onarım ücreti), zaman gibi faktörler hiçbir mekan sahibinin umurunda olmuyor. Aldığınız para, satılan bilet ve popülaritenize göre değişiklik gösteriyor. Elbette  mekan sahibi işin ticari boyutunu düşünmeli; fakat orada sahnede emek harcayan, hayalleri olan insanların onuruna, emeğine de göz dikmemeli, karşılığını vermeli.

- Sırf o mekana tekrar çıkabilmek ve mekana dinleyici çekebilmek için kendi şarkılarını çalmaya korkan, kaygı duyan ve trend olan cover şarkıları, tarzları çalmaya mecbur edilen müzisyenlerin getirildiği noktanın sebebi müzisyenlerin kabahati midir, yoksa mekan sahiplerinin yarattığı ticari kaos ve kaygılar mıdır?

- Dinleyenlerin ve mekan sahiplerinin gözünde müzisyenleri "kralın önündeki soytarı" yapan olguyu oluşturan kimlerdir? "Biz buraya eğlenmeye geldik"diyen insanların beklentisine "evet dinleyici haklı" diyen mekan sahipleri, cebine girecek 3-5 liranın, sattığı biranın peşinde olması saygısızlık değil midir?

- Daha fazla yerde sahne almak, festivallerde, bahar şenliklerinde çalmak, yaptığı işin karşılığını almak ve hayatını müzik ile geçindiren insanlara "referans" adı altında "albüm yapma zorunluluğu" algısını oluşturan zihniyet nedir? Bir müzisyen kendini daha kaliteli yerlerde, daha iyi sahnelerde ve iyi ekipmanlarla eserlerini paylaşabilmesi için albüm şartı koşulan bir ortamda hangi müzikten bahsedilebilir? Bir albümün kaydedilme aşamalarının maddi-manevi zorluğunu, harcanan meblağların ve emeklerin karşılığını hangi mekan, ne kadar zamanda geri döndürebilir? Ya da daha vahim bir durumdan bahsedeyim. Bu işe devasal ödemeler yapacak kadar gücü olmayan müzisyenlerin sonunu hazırlayan sistemin savunucuları, günahlarını nasıl affettirebilir?

- Yarışmaların var olma sebepleri, müzisyenler için ne ifade ediyor? Hiç düşündünüz mü? Daha tanınır olmak, daha iyi mekanlarda çıkmak, eserlerini hedef kitlesine ulaştırmak. Yarışmalardan nemalanan mekanların, şirketlerin varlığı için yarışmalar ne ifade ediyor? Sırtını sponsorluk anlaşmasına dayararak kâr politikası güden mekan sahiplerini hiç sorguladınız mı? Aylarca süren organizasyonlar ile yapılan reklam faaliyetleri ile satılan ürünlerden edilen kârları hiç sorguladınız mı? Bu kazanılan kârların kaçta kaçı, hangi vaatlerle müzisyenlerle paylaşıldı biliyor musunuz? Hatta bazı yarışmalarda yazılı, kanunen sınırları çizilmiş sözleşmelerle müzisyenleri ve eserlerini kendisine bağlayan oluşumların varlığından haberdar mısınız?

Bu maddeleri uzattıkça uzatırım. Burada kalkıp kimseye ajitasyon yapma gibi bir derdimiz yok. Gelinen noktanın son noktası Uraz Kıvaner'e kalkan eldir. Bu duruma gelmesi için o elin kalkmasına gerek yoktu; fakat kabuk tutan yarayı kanatmaya yetti o kalkan el.

Müzisyenler hatta tüm sanatçılar eserlerini bu yukarıda saydığım şeylere takılmadan, özgürce paylaşabilmelidir. Kaç tane müzisyenin sistem uğruna benliğinden vazgeçtiğini, kaybolup gittiğini saymaya kalksak, haftalarca sürer.

Şu an hayatını sadece müzisyen olarak yaşamak isteyen ve çok büyük zenginlik hayalleri kurmayan çok büyük bir kitle var. Bu insanlar sağda-solda hiçbir kariyer hedefi olmadan, alakaları olmayan meslekler icra ediyorlar. Tek dertleri tünelde bir müzik dükkanın vitrininde gördüğü gitarı almak, iyi bir distorsion pedalına sahip olmak, iyi bir zil setini davuluna eklemek olan insanlardır. Ses Kayıt ve Prova Stüdyolarının doluluk saatlerini arayın sorun. Haftaiçi gündüz sadece liseye giden müzisyenler oluştururken; saat 6'dan sonra işten çıkıp giden insanlarla doludur. Haftaiçi 6'dan sonra, sırtında ekipmanı koşa koşa provaya giden bir çok insan görürsünüz. Hal böyle iken bu insanların bu işi karşılıksız dahi yapmaya razı olduklarını, müzisyen olabilmek ve hayatını böyle idame ettirebilmek için türlü fedakarlıklar yaptıklarına şahit olabilirsiniz; ve maalesef bu durumun farkında olmayan zihinlerin körelmiş ruhları, duyarsızlığı ve para kazanma egoları oldukça korkutucu boyutta olması ayrı meseledir.

Bu yazı bittiğinde en yakınınızdaki insana "Müzik iyidir. Yapma demiyorum, hobi olarak yine yap" esprisini yapın. Baya komik olacaktır.

Uraz Kıvaner'in yaşadığı talihsiz ve ahlaksızca olayı, Bir Baba Indie olarak genişletme taraftarıyız. Meselenin "İstanbul Jazz Center'ı boykot" etmekten öteye geçmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Hakkı yenen, çıkar ilişkilerinin ortasında kalıp yara alan tüm müzisyenler adına her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu bildirmek isteriz.

Bir Baba Indie adına;

Mehmet Sinan Güvenç



(...)



Uraz Kıvaner ve Buster Willams Olayına İlişkin Kaynaklar ve Serbest Facebook Sayfası
http://www.hurriyet.com.tr/cumartesi/20578828.asp
http://www.palstation106.com/haber/525/istanbuldaki_caz_konseri_olayli_bitti.html
http://www.facebook.com/serbestmyd


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder