Bu sınıfa "Your Hand In Mine" adlı Yunan grubu gönül rahatlığıyla ekleyebilirim. Hatta, bu zamana kadar dinlediğim en underrated grup bile diyebilirim kendilerine. Nasıl olmuşta grup bu kadar diplerde kalabilmiş, popülerleşmeden durabilmişler. Gerçekten oldukça hayret verici bir durum.
"Your Hand In Mine" her şeyden önce inanılmaz bir melodi yeteneğine sahip. Grup bu melodileri 'kusursuzca' kullanmaktan hiç çekinmiyor. Yeri geliyor elektronik alt yapıya yöneliyorlar, yeri geliyor Yann Tiersen etkisiyle Fransız sokaklarına gidiyorlar, yeri geliyor Beirut ile beraber bir Balkan turuna çıkıyorlar. En önemlisi bunları yaparken hiç korkmuyorlar, güvendikleri bir limanları var çünkü; melodileri.
"Çok farklı tarzları, denemeleri yapsalar bile insanlar bu grupları dinlemeyi bırakmaz, bırakamaz." |
"Your Hand In Mine" aslında son albümleri itibariyle Beirut'u andırmakta, ilk albümleri ise daha çok Yann Tiersen etkisinde. Bu durum yukarıdaki bir cümlemi de kanıtlar nitelikte (Kendi kendine referans vermek?*&%+-)
İki albümlerinin müzikal kalitesi oldukça yükseklerde. Ancak "Your Hand In Mine"da bir şey daha var ki, beni bu gruba çeken şey daha çok bu sanki...
Ekşi Sözlük'te yazılan bir entry'e göre kendilerini "French Folk" janrına daha yakın görüyorlarmış. Haklılar, ancak bu grubun müziğinden bu derece etkilenmenin ana sebebi (dikkat, zalim bir genelleme var!) her şarkıda bizi ya da beni derinden vurabilecek 'doğu' ayrıntılarına sahip olmaları. Elbette kastım arabesklik değil, daha basit bir durumdan bahsediyorum. Atmosferik bir kaygı bahsettiğim şey. Gözlere sokulmayan ancak derinden işlenen bir durum. Oldukça tanıdık olduğumuz bir tat anlatmaya çalıştığım şey. Sokaktaki çocuğun sesi, edilen küfürlerin gamı ya da bu topraklarda yankılanan farklı bir ses gibi. Sanki bu gibi atmosferik unsurlar Your Hand In Mine'ın eşsiz sound'una işlenmiş ama gizlice, ama hissetirmeden...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder