29 Temmuz 2012 Pazar

No Clear Mind - "Celeste" ve yeni albüme dair öngörüler

No Clear Mind ile ilk karşılaştığım zaman, yazın ortasıydı. Sıcağın tam ortasında  vurulmuştum bu güzel gruba. Sonrasında bir tutkuya dönüştü NCM. Dinlemek, kategoriye sokmak, çevremdekilere anlatmak NCM'yi bitirmedi, tüketemedim o notaları ama sürekli tek albümlük grup demekten de kendimi alı koyamadım. Bu kadar güzel şarkıların tekrar geleceğini pek ummuyordum hani.

NCM bana nazire yaparcasına, yeni şarkıları olan Celeste'yi yine yazın ortasında hayatıma soktu. Celeste hakkında kurduğum ilk cümle "NCM tek albümlük grup değil abi" oldu. Öylesine güzel bir albümden sonra, aynı kalitede belki ondan çok daha iyi bir albüm yapabilmek, her grubun harcı olmasa gerek. NCM, Celeste ile yeni albüm hakkında gerçekten çok önemli doneler veriyor. Celeste ile her şeyden önce NCM'nin müzikal yolculuğunun bir rastlantı olmadığı ortaya çıkıyor ya da tek albümlük bir grup olmadığı. Bu, biz Ncm fanileri için oldukça önemli bir veri. Ben (oldukça kişisel bir yargıda bulunacağım) bu grubun müziğinin hiç değişmesini istemiyorum. Hep böyle devam etsinler mümkünse. Biliyorum ki eğer bir sanatçı ortaya çıkardığı ilk eserde/üretimde mükemmel bir iş yapmışsa, farklı denemelerle asla bir daha ilk eserin tadında bir çalışma ortaya koyamayacaktır. Müzik dünyasında, sinema dünyasında yüzlerce sanatçı vardır ilk eserden sonra farklı denemeler yapmaya çalışıp, sonrasında dibi boylayan. Tutarlılık iyidir, güzeldir. Herkes Radiohead değil sonuçta.


Celeste tam da Static sonrası dinlenecek bir şarkı. İlk albüm olgundu, Celeste ise ilk albümde bulunan şarkılara göre sanki daha da olgun . Bu yeni albümün daha oturaklı olacağı anlamına da gelebilir kuşkusuz. Bakalım neler gelecek yeni albümde.


 Şarkı çoğu NCM şarkıları gibi enstrümantal. İlk gelen notalar ve ana melodi ile hani bazı zamanlar "Bu şarkı dersiniz, evet bu şarkı. Evet, müzik için bundan daha ötesi yok artık" diyesiniz gelir. Celeste'nin o güzel ana melodisi size tam da bunu söyletiyor. Gerçekten inanılmaz güzellikte bir melodi ve bu melodinin naif alt yapısı. Akustik dokunuşlarla süslenmiş shoegazeArka planda esen güzel rüzgar, bir takım fısıldamalar ve dahası... 


Gerçekten beklediğimden çok daha güzel bir şarkı Celeste. NCM, Celeste ile bizlere nasıl bir ikinci albüm ortaya koyacağını usulca fısıldadı. Artık gerisi onlara kalıyor.


Bu arada No Clear Mind ile yakın zamanda bir online röportaj yapacağız. No Clear Mind severlerin dikkatine. :)

26 Temmuz 2012 Perşembe

Derbeder Olduk

Bizim bildiğimiz "Seyyah"...

"Seyyah oldum ben bu alemde. Senin aşkından derbeder oldum"

Pop müzik camiası kendi içindekilerden çok sıkılmaya başladı sanırım. Yakında bizler "Ne olursun Serdar Ortaç'a yatırım yapın" diye söylenmeye başlayabiliriz. 

İş yerinde Kral TV her gün bilfiil açık. Yemek yerken sürekli izliyoruz. Şarkılarının çoğu Sezen Aksu'dan geliyor. Ya eskilerden cover bir parça ya da söz-müzik Sezen!. Bu kültürün acayip bir huyu var. Sezen Aksu "ay ay ay balonlar ne kırmızı" diye şarkı yapıp, başka bir şarkıcıya verse zirveye oynuyor. Bizim Sezen bildiğin sektöründe öncü, bestecilikte lider. 

Bir de son dönemlerde teknolojiyle gelişiminin paralel olduğunu düşündüğüm DJ furyası var. Yine aynı isimler, yine aynı şarkılar ve bilmem kaçıncı versiyonları. Bazen alttaki ritme konsantre olup, eğlencesine bir sürü şarkıyı potpori şeklinde söyleyip, ne kadar şaşırdığınıza şahit olun. Hepsi de birbiriyle uyumlu. Ne güzel!

"Diyar diyar gezdim senin uğruna. Şişeler devirdim aşkın yoluna"

Kral TV ve benzeri kültürler yeni açılımlar yapmaya başladı. Bunun ardı arkası kesilmez bir süre. Enteresan şeyler oluyor. Sinsi bir şekilde içe doğru ilerliyorlar. Keşfettikçe elleri uzanıyor. Uzandıkça da bizim mahrem kabul ettiğimiz alanlara giriyorlar. Mahremiyet sürekliliği olmayan bir durum. Hiçbir mahremiyet sürdürülebilir değildir. Bu kapalılığın iki sonucu vardır. Ya bozulup, düzene ayak uydurursun; ya da yok olursun. 

Hayko Cepkin'in ilk zamanlarını hatırlarsınız. Ne kadar sevmiştik. İlgiyle dinlemiştik. Hatta kendi içimizde ne kadar iyi bir aranjman ustası olduğunu, ne güzel klavye çaldığını konuşmuştuk. Hayko Cepkin bir gün "Tanışma Bitti" dedi; Kaos'u ilk defa Kral TV ekranlarında söyledi. Türk Kral TV izleyicisi o gün "Scream/Brutal Vokal" ile tanıştı. O günlerden sonra Hayko Cepkin'in esas kitlesi dağıldı. Hala içten içe sadık olanlar da var ama azınlık olarak. Bu bir tercih meselesi. Hayko Cepkin böyle istediği için oldu. Aksi takdirde  olmayacaktı. 

Sonra bu furyanın bir benzerini Mor ve Ötesi'nde yaşadık. Onlar bu durumun farkına vardıktan sonra geri dönmeye çalıştılar ama çok başarılı olamadılar. Bu konuda o yola girip bildiğinden şaşmayan tek isim sanırım Athena ve Duman'dır. Nasıl başladılarsa öyle gittiler. Kral TV olsa da olmasa da aynı tarzlarından ödün vermediler. 

"Islandım durdum aşk yağmurunda. Seni düşünüp durdum yalnız başıma"

Bir de içinde Replikas gibi kendi sınırları içinde büyüyen, radikal değişiklikler yapmayan isimler var. Mesela yine yukarıdaki isimlerin yolundan gidip "biz ne yapıyoruz" diyen Çilekeş (Histeri Çalışmaları) gibi gruplarda var. Lakin bu gruba daha çok Peyote gruplarını sokabilirsiniz. Peyote gerçekten bu ülkede hala müzik yapılabilirliğine inandıran bir kültürdür. 

Bazı hayal kırıklıkları yaşadım son dönemlerde. En başta bahsettiğim mahremiyetten kastım Peyote Kültürü içinde olan gruplardır. Kesinlikle Peyote'yi tabu haline getirmeye çalışmıyorum. Bu alternatif müzik yapan gruplar diye basit bir şekilde sınıflandırmaya gönlüm elvermediği için kullandığım bir ifade. Keşke Peyote gibi bir çok yer olsa da onlardan da bahsetsek. Konuya dönersek bu hayal kırıklıklarımdan biri (eleştiri değil) Korhan Futacı ve Kara Orkestra oldu. Yine iş yerinde öğlen yemeği yediğim günlerden bir gün Kral TV'de görünce dondum kaldım. Korktuğum başıma gelmişti. Ardından ise adını dahi hatırlamadığım, göğüsleri, dudakları silikonlu garip bir kadının şarkısı çıkınca hislerim hızla yere çakıldı. Anlatmak istediğim aslında tam olarak budur. KFKO'dan sonra ben Sezen Aksu, Serdar Ortaç ya da benzeri müzik adına bir şey katmayan insanları dinlemek istemiyorum. Peki buna sebebiyet veren kim? Nükhet Duru'dan dinlediğimiz Ben Sana Vurgunum'u coverlayan KFKO! 

İlk akustikhane'de dinlediğimizde garipseyip, kızmıştım. Yine de tercih onlarındı. DANdadaDAN, Tamburada gibi bayılarak dinlediğimiz oluşumdan böyle bir hareket görmek düşüncelerimi hayli zorlamıştı. Bir bildikleri vardır elbet diyerek kendimi sakinleştirdim. Bu cover'ın nereden geldiğini Dream TV'de Korhan Futacı daha sonra açıklıyor. Önce videoyu izleyelim. 03:55'de Ben Sana Vurgunum'un hikayesi var.




03:55'den sonraki kısımdan sonra anladığım şey ise büyük baskı gördükleri. Tabi ki boğazlarına bıçak dayamamışlar ama nasıl olduğunu bilmediğim şekilde ikna olmuşlar. Korhan Futacı gibi adamları bize sevdiren müzikleridir elbette ama alttan alta hayranlık besleten şey bu adamların mantalite ve sanata bakış açılarının çok üst düzeyde olmasıdır. Mesela bu cover için direnemeyen adamlar ile Sien gibi, olağan üstü sanatsal içerik barındıran bir şarkıyı yapan aynı adamlar.

KFKO albümü Ediz Hafızoğlu'nun şirketi Lin Records'dan çıkartmak üzereyken ne oldu da Dokuz Sekiz Müzikten çıkarttı tam orasını anlayamadım. Dokuz Sekiz Müzik son dönemlerde ismini çok duyduğum bir şirket. Videoda da izlediğiniz üzere bu cover konusunda ısrarcı olan isimlerden biri de şirketin sahibi Ahmet Çelenk. Aynı kişi Papyon, Aydilge, Emre Altuğ gibi isimlerle çalışmış. Son olarak ise Yasemin Mori. Bu çok tehlikeli bir nokta aslında. Şirketin hedefi para kazanmak için yeni, ilgi çekecek arayışlar içinde mi yoksa KFKO ve Yasemin Mori'yi kadrosuna katarak tarzını mı değiştiriyor? Yasemin Mori'nin Dünya klibinin de Kral TV'de döndüğünü hatırlatırsak bunun altında sanatçıların isteği dışında gelişen bazı şeyler olduğunu düşünüyorum. KFKO ve Yasemin Mori gerçekten kendilerini Kral TV'de görmek istiyorlar mı diye çok merak ediyorum. 

"Hiç sensiz olmuyor, sensiz yaşanmıyor, seni bana getirmiyor bu aşk yağmuru"

Geçen cumartesi akşamı eve dönerken radyoyu tararken bir keman sesi duydum. Sonra hızlıca geri tarayarak o kemanlı, nefis müziği buldum. Sonra durdum. Kendi kendime "ben bunu biliyorum yahu!" dedim. Özcan Deniz'in sesini duyunca "Nasıl ya? Gerçek mi bu?" diyerek dinlemeye devam ettim. Sahi Replikas, ne oldu da Seyyah'ı Özcan Deniz'e verdin? 

Bu tür konular genellikle grupların kendi kabuklarında yaşanan hadiseler. Binlerce sebebi olduğu gibi, keyfi bir sebebi de olabilir. Belki tamamen insanın kendi iç dünyasındaki zafiyetidir. Bilmek istiyorum. Gerçekten öğrenmek istiyorum. Bu ülkede müzik yapma gayretinde olan insanlardan biri olarak sürekli kendi kendimizi gaza getiriyoruz. "Abi kim dinler bu müziği" diye hayıflanan grup arkadaşlarıma "Abi bak Replikas'a, bak KFKO'ya" derken hayal kırıklığına uğratmasaydınız ne güzel olurdu; ya da sizi bu yola iten insanlar, düşünceler olmasaydı... 

Neyse hayat işte... 

"D E R B E D E R OLDUM"



***
Replikas'ın konu hakkındaki yorumları:




23 Temmuz 2012 Pazartesi

On Your Horizon'dan yeni EP: "In, Empty"


Sevdiğimiz yerli gruplardan olan On Your Horizon, Şubat 2010'da yayımladığı Home albümünün ardından In, Empty isimli EP'si ile yeniden bizlerle...

Daha önceden dinlemiş olduğumuz STMF ve Untitled #1 dışında iki parçanın daha dahil olduğu bu yeni EP toplam 5 parçadan oluşuyor.

Yeni konserlerde, yeni parçaları dinlemek için sabırsızlanıyoruz.

twitter.com/onyourhorizon
facebook.com/onyourhorizon
onyourhorizon.bandcamp.com
oyh.tumblr.com



22 Temmuz 2012 Pazar

YENİ | Mono - Dream Odyssey

Mono, Eylül ayında çıkartacağı yeni albümü For My Parents'tan ilk parçasını paylaştı! 

Geçtiğimiz ay yayımladıkları albüm trailerı ve bu ilk single Dream Odyssey'den de belli olduğu üzere yine gayet vurucu, öldürücü bir Mono albümü geliyor.

:'(

19 Temmuz 2012 Perşembe

Colapesce: "Akdeniz esintili Indie"

Halen yaz ayları için dinleyebileceğiniz bir grup ya da müzisyen öneremedim size dostlar. -sanki böyle bir görevim var. Banane lan, memur muyum ben abi?-


Bulamıyorum valla, hatta kendi kaynaklarımı bile sorgulamaya başladım son zamanlarda, farklı kaynaklara yönelmeye başladım. Yok, çıkmıyor abi. Olsa, dükkan sizin ya da varsa bildikleriniz, buyrun siz söyleyin, buraya taşıyalım keşifleriniz ya da bildikleriniz..

Her ne kadar yaz ayları için dinlenecek yeni notalar bulamasam da, yazın ortasında ara sıra esen rüzgara eşlik edebilecek güzel gruplar/projeler de çıkmıyor değil. Bunlardan bir tanesi Colapesce. İtalya dolaylarından çıkma, Akdeniz esintilerini bol bol barındıran kişisel bir proje ya da grup ama sanki proje gibi. Colapesce'nin İtalya orjinli bir proje olması ve İtalyanca bilgimin yeterince kısıtlı olması sebebiyle bu grubun/projenin/solo çalışmanın  ne olduğunu dair net bir bilgiye sahip değilim. Bilenler varsa yine buyursunlar...

Artık grup diyeceğim valla...

Colapesce'nin ortaya çıkardığı müzik için Akdeniz soslu Indie desem haddimi çok da aşmam sanırım. Hatta yer yer alternatif rock'a, post rock üzerinden selam yollama da var Colapesce'de. Bu selam yollama seansı oldukça kısa ve sade dokunuşlar ile oluşmakta ki hemen hemen grubun çoğu şarkısında bu duruma rastlayabilirsiniz. Başka bir deyişle post rock unsurlarını kullanıyorlar ama bunlar grubun sound'unu post rock yapmayıp, grubu alternatif sulara yolluyor. Yani post rock tınıları grup bir geçiş unsuru gibi.

Colapece'nin bir diğer özelliği ise;  kullanılan enstrümanların bolluğu ve enstrümanların Akdeniz müziğine olan yatkınlığı. Bu durum, kuşkusuz ortaya çıkan müziği hem Akdeniz tınılarına bir adım daha yaklaştırıyor hem de grubun atmosferik sound'unu daha da sağlamlaştırıyor. Hatta bazen arka planda bulunan enstrümanları, ana melodiden bağımsız olarak takip etmek oldukça eğlenceli olabiliyor. Arka plana yedirilmiş oldukça güzel melodiler bulunmakta.  Tavsiye ederim. :)

Sözlerimi burada tamamlarken, grubun güzel bir güftesiyle sizleri baş başa bırakmak isterim. 

VİDEO | The Vaccines - Teenage Icon

Merakla beklediğimiz The Vaccines, 3 Eylül'de çıkartacağı yeni albümden bir video daha paylaştı.

Geçtiğimiz ay yeni albümden No Hope'a çektiği video klibi paylaşan grup, ikinci klibini ise Teenage Icon adlı parçaya çekti. Bu paylaşılan 2 parçadan görüyoruz ki yine boş bir iş gelmeyecek, yine aylarımızı bizden çalacak bu adamlar.


18 Temmuz 2012 Çarşamba

Anneke Van Giersbergen yeniden geliyor!


The Gathering ve Agua de Annique projelerinden aşina olduğumuz Anneke Van Giersbergen, solo albümü "Everything Is Changing"in turnesi kapsamında 1 Kasım 2012 Perşembe gecesi Jolly Joker Istanbul'da sahne almaya hazırlanıyor.


17 Temmuz 2012 Salı

İlhan Mimaroğlu: Geldi / Gördü / GEÇTİ!


Taze bir haber düştü dünyaya. İlhan Mimaroğlu öldü diyorlar. Evet, fiziksel olarak böyle bir olay mümkün ama başka boyutlarda buna ne İlhan Mimaroğlu'nu, ne de bizi pek inandıramazsınız.

Sanatçılar gerçekten ölmez. Gerçekten vazgeçmezler bu hayatın içinde bir yerlerde var olmaktan. İlhan Mimaroğlu'da sürekli bir yerlerde olacak. Sadece besteleri değil aynı zamanda yazmaktan çekinmediği yazıları, kitapları ile de isteyen herkesin elinde ya da kulağında olacak.

Umarım gittiği yerde sigara içmek yasak değildir.


Rahat uyu güzel adam!

"Bütün insanlar kardeştir." Yeni öğrendi bütün insanların kardeş olmadığını da o yüzden umutsuzluğa düşüp mü kendini ateşe verdi? Bilmiyor muydu bütün insanların kardeş olmadığını? Kimi üvey kardeştir, kimi bacanak, kimi elti, dünür, enişte, görümce... Olsa olsa bütün insanlar akrabadır. Akrep etmez akrabanın akrabaya ettiğini. Bunu da mı bilmiyordu?

*Geldim Gördüm Geçtim - Arka Kapak






16 Temmuz 2012 Pazartesi

The xx'den yeni single: "Angels"

10/11 Eylül tarihinde piyasaya çıkacak olan merakla beklediğimiz The xx albümü Coexist'ten ilk single olan Angels yayımlandı.

Yine bildiğimiz The xx soundunda karşımıza çıkan single'ın da içinde bulunduğu yeni albüm Coexist'in tracklisti ise şu şekilde olacak;

Coexist:

01 Angels
02 Chained
03 Fiction
04 Try
05 Reunion
06 Sunset
07 Missing
08 Tides
09 Unfold
10 Swept Away
11 Our Song



Efes Yok One Love Yalan

Softa | www.myspace.com/thesofta
Gönül isterdi ki buraya festivalin ne kadar eğlenceli geçtiğinden, grupların güzel performanslarından falan bahsedelim. Tüm festival boyunca sadece gerilip gerilip kendini sakinleştiren insanlar vardı. Dişlerini sıkan insanların bu hafta bol bol diş kliniklerini dolduracağını iddia edebilirim. 

Cumartesi gününe kadar bir takım problemlerden dolayı biletimi almamıştım. Sevdiğim ve şiddetle dinlemek istediğim gruplar Cumartesi günü çıkıyorlardı. Tek günlük bilet alıp, güzel bir Cumartesi günü geçirmek istiyordum. Saat 16:00 civarında Taksim Halep Pasajı'nın önüne geldiğimde bir takım söylentiler dolaşmaya başladı. "Kapı girişinde olaylar varmış. Dikkat et!" Teknolojiden yararlanıp, telefondan sosyal medya ve son dakika haberlerine bakınca sadece söylentiden ibaret olduğunu anlamam geç olmadı; ama beklenti hep bu olayların olma ihtimali üzerindeyken gerilmemek mümkün değildi. Biletin parasını ödediğimde ise One Love'ın açıklaması geldi. "Alkol Satışı YASAK!"

Gerginliğimiz had safhaya ulaşmıştı. AKM'nin önündeki servis alanına yürürken resmen nefretle doldurmuştuk kendimizi. Ruh halimiz çoktan festival düşüncesinden uzaklaşmış, tamamen olası bir şiddete karşı hazırlık çalışmalarında gibiydik. Servis alanına gittiğimizdeki insanların ruh hali bizimkinden farklı değildi. Bir sürü insan  Replikas'ı, Kaiser Chiefs'i, Damien Rice'ı falan konuşmuyordu. Tüm konuşulanların özetinde "YASAK" mevzusu vardı.

Eyüp sınırlarına girdiğimizde "İçki Bütün Kötülüklerin Anasıdır" pankartıyla karşılaştık. Santralİstanbul'un çevresinde elleri taşlı, sopalı bir grup insan bekliyordum. Zira onların yerine kapının önünde 7,5 TL'den bira satan seyyar satıcılar ve bira içen bir sürü insan vardı. Üzerimizdeki savaşa gidiyoruz psikolojisi bu görüntüyle biraz dağılmıştı. 

Replikas ve Softa'yı kaçırmak istemiyorduk. Ezan saati sebebiyle konser programı değişmişti. Bir an önce içeri girme telaşıyla uzun kuyruğun sonunda yerimizi aldık. Etraftaki bez afişlerin üzerindeki "Efes" yazılarının üzeri kapatılmıştı. Alkol yasağı getirildiğine dair yapılan açıklamanın üzerinden çok uzun bir zaman geçmemesine rağmen organizasyon yetkilileri çok kısa sürede alkol yasağının nedenini açıklayan yazıları print edip her yere yapıştırmışlardı. Belli ki açıklamadan saatler önce alınmış bir karardı. Öyleyse bu son dakika  açıklamasını çok manidar bulduğumuzu söyleyebilirim.

Sırada beklerken One Love ile ilgili röportaj yapan muhabir ve kameraman sıradakilerin düşüncelerini alıyordu. Önümüzde sırada bekleyen kıza festival ile ilgili düşüncelerini sordu. (Diyaloğu yazsam daha iyi olacak.) 

Muhabir: Bu seneki One Love ile ilgili neler düşünüyorsun? Eğlenceli olacak mı?
Kız: Evet! Geçen senelerde de gelmiştim. Gerçekten çok eğlenmiştim. 
M: Harika. Bu seneki gruplar için neler söylemek istersin. 
K: Gruplar çok iyi. Fakat bu YASAK biraz moralleri bozdu.
(Röportajı kestiler)
M: Yaağğ! Ama böyle söylersen yayınlayamam ki! 
K: Hmm tamam o zaman.
M: Peki baştan alıyoruz.
K: Ok.
M: Bu seneki One Love ile ilgili neler düşünüyo... bla bla bla...

Tam olarak bu komik röportajın devamı yapmacık cümleler ile sona erdi. Üzerine söyleyecek çok fazla bir şey yok sanırım. 

İçeri girerken çantalarımızı aramak istediler. Haklıydılar. Çantamızın içinde yanıcı, kesici aletler, uyuşturucu maddeler vs. her şey olabilirdi. Zira çantayı açıp bakan güvenlik görevlileri "Alkol var mı?" diyerek açıp baktı. Demek ki çantamdaki diğer zararlı maddelerin olması çok önemli değildi. Alkolün bu diğer unsurlardan daha zararlı olduğunu anladığım anlar tam olarak o anlardı. 

Korhan Futacı ve Kara Orkestra | Soundcheck
Kapıdan girince doğrudan ana sahneye Replikas'ı izlemeye gittik. Sahne bomboştu. En öne kadar gidip iki şarkı dinledik. Sonra Softa'yı izlemek için Filtresiz Sahne'ye doğru yöneldik. Oraya gitme amacı biraz daha farklıydı. Softa'nın vokali Ece Twitter'dan program değişikliği ile ilgili sitemini dile getirdi. Bu alkol yasağı muhabbetinin döndüğü günden bu yana açıkçası en çok üzüldüğüm şeylerden biri müzisyenlerin ruh halleriydi. Onların içten içe bu duruma çok içerlediğini tahmin etmek çok zor değildi. Bu yüzden Replikas'a oranla daha duygusal yaklaşacaklarını tahmin ettiğim Softa'nın yakınında olmayı daha çok istedim. Sahne önü kapıların geç açılması nedeniyle neredeyse boştu. Normal programa göre Ece Replikas'la da sahneye çıkacaktı. Ezan okunmadan önce son şarkılarını söylemeleri istendi. Zaten moralleri alt üst olan grup daha çok gerildi. Ece "Sanki son şarkı değil son konsermiş gibi hissediyorum." diyerek tepkisini dile getirdi. Softa Oyun'u çalarak sahneden indi. O müthiş enerjileri ve çılgınlar gibi insanları eğlendiren Softa bambaşka haldeydi. Onlar indiğinde ana sahneden Replikas "Ateşte yanan şeytanı defet. Defet ki değmesin ellerimize" diyerek DAYAN diyordu. Replikas sahneden inerken ezan okunmaya başlamıştı. Hayatımda ilk defa ezana tepki gösteren bir toplulukla karşılaştım. Bir önceki yazıda belirtmek istediğim şey tam olarak buydu. Kendi dünyanıza uygun olmayan bir düşünceyi eleştirirken bu şekilde zorla direterek, karşıt düşünceye kendi düşüncenizin haklılığını ispatlamanız mümkün değildir. Aksine daha çok tepki çeker, nefret doğurursunuz.

Bu ülkenin hatta tüm dünyanın çirkin yüzü siyasiler o gün amacına ulaştılar. Tıpkı geçmiş yıllarda olduğu gibi... Bu ülke üzerinde yaşan bir çok çeşit görüşe sahip insanları tek tipleştirme çabaları ya da bu çok çeşit insanları çatıştırarak siyasi çıkar elde etme amaçlarına başarıyla ulaştılar. Daha misyonlarını tamamlamadılar. Bu onlar için daha başlangıçtı. Yasakların devamı, ardı arkası kesilmeyecek. Mesela o gün orada bira içmek değildi. Bira içsemde içmesemde ben o gün Replikas'ı, Korhan Futacı ve Kara Orkestra'yı dinlesem yine mutlu olurdum. O gün orada olan şeylerin özeti cekmekaset.com'un  "One Love Sıfır Promil" yazısında gizlidir.  

Mesele, çok değil, bir gazete, bir belediye başkanı ve galeyan konusunda "başarıları" tescilli halkımın mıknatıs gibi çekilmeleriyle başlayan orta çapta bir tepkinin 11 yıllık bir geleneği sadece 4 gün içinde bitirmesi. Mesele, bu gözdağının verilmesi, bu güç gösterisinin yapılması. O kadar güçlüler ve o kadar güçsüzüz ki, "Biz izin verdiğimiz kadar buradasınız" diyebiliyorlar. 

O gün ile ilgili unutmayacağım son kareler Korhan Futacı'nın sahneden indirilirken! "Elimizden hiçbir şey gelmiyor" hareketiydi. Aynı hareket Furkan'da (Softa), Gökçe'de (Replikas) ve diğer tüm müzisyenlerde de vardı. İzlediğim tüm gruplardaki bu moral bozukluğunu kalben, derinden hissettiğimi samimi şekilde itiraf etmek isterim. 

Ediz Hafızoğlu | edizhafizoglu.com

Çok ayrı bir parantezi Ediz Hafızoğlu için açmak istiyorum. Son dönemlerde yakından takip edip, etkilendiğim ender müzisyenlerden biridir. Çok iyi bir davulcu olmasının yanı sıra, insanlara ve müzisyenlere yaklaşımı, sahne duruşu ve içinde olduğu projeler (Drum'n Bass, Kollektif İstanbul, Serbest Müzisyenler ve Yapımcılar Derneği, Kara Orkestra) ile örnek bir sanatçı karakterine sahip. Müzik adına, sanat adına ne varsa yapma azmine hayran olduğumu söylemek istiyorum.

Kolektif İstanbul | Fotoğraf: Eren Karacaoğlu
Ayrıca Kolektif İstanbul'a o gergin ortamı yumuşatıp bizi fena halde eğlendirdiği için çok teşekkür etmemiz gerekir. Richard Laniepce'nin sempatik tavırlarına mest olduk. Bu hayatın her köşesinde mutlaka olmaları gereken insanlar.

Festival dışında yazdığım yazılar için affınıza sığınıyorum. Bu ülkedeki ve diğer tüm ülkelerdeki sanatçılara  ve tüm halklara Victor Jara cesareti diliyorum. 

(...)

10 Temmuz 2012 Salı

Efes One Love Meselesi Gerçekten Dini mi?

 "Freedom" by Dana-Marie Barrios | http://artbydanab.tumblr.com/


Efes One Love'a karşı yürütülen kampanyasını destekleyenlere karşı nasıl direnilir? Mesele Efes One Love ile ilgili mi, yoksa daha genel bir problem mi var? Ne yapalım peki; susalım mı topluca? Ya da kaçalım isterseniz? Çözüm nerede bunu anlamak, bulmak bu kadar zor mu? Evet zor. 

Fazıl Say'ın inandığı şeylerin tartışılıp, cezalandırılması hala sıcaklığını korurken bunun üzerinden konuşmak ne kadar mantıksız olur öyle değil mi? Sahi bir de Can Bonomo yahudiydi! E ne yapalım o zaman bizden olmayan herkesi dışlayalım, ayıralım. Gerek yok onlara.

"Muhteşem Demokrasi" ile karşınızdayız. 5 dakika da temizleyeceğiz her şeyi. Sokağa çıkma yasağını hemen devreye sokalım. Ad, soyad soralım. Kürtçe falan bir isimse hemen üzerini çizelim. Baktık isim normal ama o da ne? Etnik kökeni hiç tasvip etmediğimiz bir yer mi yoksa? Hemen çizelim onunda üzerini. Gerek yok. Bu toprakta tek tip köken vardır. İkincisine yer yok. Etnik köken normalse korkmayın. Dini inancını sorgulayalım. İtiraf eden olur belki; hemen çizelim onun üzerini. Baktınız korkuyor, itiraf etmiyorsa o zaman hemen dini vecibelerini yerine getirip, getirmediğine dair mini testler uygulayalım. Eğer bu testi geçemezse hemen onuda çizelim üzerini. Bir de bakalım kusuru var mı fiziksel olarak? Sonra engelli falandır uğraşılmaz. Onlara özel bir yaşam alanı tasarla. Zaten kalabalığız. Aman hiç gerek yok hemen çizelim üzerini. Aile bireylerini inceleyelim. Çocuklar önemli mesela. Kulağında küpe olan erkek mi? O ne öyle ya! İbnedir kesin. Çiz üzerini. Kızlara bakalım. Saçları mı açık. Çiz üzerini. O da yolun yolcusudur. Anne, babaları es geçmeyelim. Hemen gidip buz dolabına bakalım. Bira, rakı falan varsa hem onları da çizelim üzerini. Öyle şey olmaz. Tamam gibi... 

Gerçekten ciddi misiniz? İslam hoş görü dini değil mi? Kişi kendi günahından ve sevabından sorumlu değil mi?  O zaman derdiniz nedir? Sıkıntınız nedir? Hoşunuza gitmeyen, inandığınız tüm değerleri elbette savunun, doğrusu neyse onu anlatın. İnsanları size göre hatalı olduğunu düşündüğünüz şeylerden dolayı idam sehpasına götürecek kadar gaddarca yaklaşmayın. Biraz insanları sevin. Çok zor değil. Bir deneyin göreceksiniz. 

Mesela diğer konser mekanlarına bakalım. Maçka Küçükçiftlik Park. Hemen yanı başında cami var. Bir sürü festival yapıldı orada bugüne kadar. Bu zaman neden kimse ses çıkarmadı? Oradaki cami din dışı mı tutuluyor? Hezarfen Hava Alanı etrafındaki en yakın cami 50 Km uzakta değildir; eminim. Oradaki camide mi dini dışı? Park Orman var mesela. En yakın cami 1,2 Km uzağında. O da mı kategori dışı. Neden Santral İstanbul? Neden 11 yıl sonra? Eleştirilerinizde ve düşüncelerinizde sonsuza kadar saygı duyabiliriz; ama diğer örnekler göz önündeyken bu körü körüne düşüncenin hiçbir mantığı yok; ve çok manidar. Eyüp kutsal yerlere sahip olabilir buna itirazımız yok; ama her yerde cami var, her yerde mezarlık var. Hiçbiri, diğerinden daha az kutsal olmamalı.

Google'da sadece basit bir aramayla, Eyüp'de 12 adet tekel bayii buldum. Eminim daha fazladır. İçki içilmeyen bir yerde zarar etme pahasına kim neden tekel bayii açıp, işletsin? Bu ticaretle uğraşan bir insanın yapacağı bir iş mi? 

Yukarıdaki yazdıklarımın özetinde eleştirilerde İslamiyeti savunan insanlara bir gönderme yoktur. Bu tür eylemlerin yapılması, bu tür karşı duruşlarla insanların birbirinden ayrıştırılması tamamen siyasi bir meseledir. Yeni bir şey söylemediğim için heyecan yaratmadığımı biliyorum. Sadece tekrar hatırlatmak ve üzerinden geçmek istedim. 

Şunu anlayın artık. Kimsenin kimsenin diniyle, ırkıyla falan bir alıp-veremediği bir şey yok. İnsanlar istediği şekilde düşünebilirler. Kimi insanın düşüncelerini ifade etmekten korkuyor olması, sessiz kalması ya da bağırıp çağırmaması onun düşünmediği, bir görüşü olmadığı anlamına gelmez. Ortadaki size göre yanlış olan bir düşünceyi düzeltmek, engellemek, yasaklar koymak, dışlamak değildir. İnsanların birbirine hoşgörülü olması, anlayışla, saygıyla yaklaşması; şu an, geçmişteki ve gelecekteki iktidar sahiplerinin işine hiçbir zaman gelmedi, gelmeyecektir. Bu yüzdende insanları din gibi hassas noktalarına el değdirerek kışkırtıyorlar. Bu kışkırtmalardan zevk duymalarını bir yana her geçen gün bu dokunuşlarla daha da güçleniyorlar. 11 yıl eleştirisi de bu yüzdendir.

Dün twitter'da TT olan başlığa yazanlar başkalarının yönlendirmesiyle buna inandı ve kendine ait olmayan bir düşünce ile eleştirdi. Bu kişiler 11 yıl boyunca sessizdi ve belki de farkında bile değildi. Bu ülkede içki tüketimi dün başlamadı. Osmanlı'dan beri vardı. Eyüp'de bugüne kadar içki içildi. Eyüp'de sarhoş olanlarda oldu. Kendinize hiç kızmıyor musunuz? Başkalarının öne sürdüğü bu düşünceleri kendi düşünceniz kabul ediyorsunuz. Sahi gerçekten ne düşünüyorsunuz? 11 yıldır bu düşüncenizi anlatmak için ne kadar idealist bir tavır takındınız? Kendi düşüncenize göre yanlış olan bir düşünceyi düzeltmek için ne kadar mücadele verdiniz? 

Efes One Love'ı başka yere taşımak o festivalde bira içenleri, bira içmekten vazgeçirmeyecek. O festivale giden insanları sadece öfkelendirecek. Sizin savunduğunuz düşüncelere daha çok düşman edecek. Nefret tohumları ekmenin  hiç kimseye faydası yok. Olmayacaktır. 

Boşluğa yazdığım yazıyı, Mevlana ile noktalayacağım.


Remember The Loveliness by Mercan Dede on Grooveshark


Ben ne Hristiyan'ım, ne Musevi, ne Farisi, ne de Müslüman;Ne Doğu'danım, ne de Batı'dan.İkiliği bir kenara koydum,İki alemin bir olduğunu gördüm.

The Killers'tan yeni single: "Runaways"


The Killers yeni çıkartacağı albüm Battle Born'dan bugün yayımladığı ilk single olan Runaways ile geri dönüş yaptı!

Bu arada yeni albüm Battle Born'un, Island Records etiketiyle 18 Eylül tarihinde piyasaya çıkacağını da hatırlatalım.




VİDEO | The Walkmen - “The Love You Love”

Geçtiğimiz aylarda çıkardıkları Heaven albümü ile geri dönüş yapan The Walkmen'den yeni bir video geldi!

"The Love You Love" adlı parçaya gelen video için buyursunlar;




Hannah Cohen - Minimalizm!

Nereden başlasam acaba?

"Hannah Cohen'in çok sade bir sesi var, güzel bir kadın, şarkıları güzel, oldukça hoş düzenlemeleri var, klibi çok güzel, son tahlilde ise Sara Lov'u ve yer yer Chan Marshall'i andırıyor... Kesinlikle dinlemelisiniz.

Kib, öptüm, bye."

Laf salatası yapmazsam, Hannah Cohen'i size yukarıdaki tanımlamalar ile pekala anlatabilirim. Hatta post'un bundan sonrasına pek gerekte yok hani.

Hannah Cohen de sanırım kendi müziği hakkında uzun uzadıya cümlelerle dolu bir post yazılmasını istemeyecektir. Bu kadının tüm derdi az "şey" ile çok "şey" anlatmak. Bir nevi minimalizm yapıyor müziğinde, klibinde, sesinde ve dahasında...

Minimalizmin temel bir "mantığı" vardır aslında. Minimalizm az öğe kullanır ancak kullandığı öğenin/öğelerin çoğul anlamlar taşımasına önem verir. Yani diğer sanat akımları gibi çok şey anlatmak ister ama bunu görsel ya da imaj pornografisi ile yapmak istemez. Sadelikten yanadır. Ancak minimalizmin müzikal yolculuğu yukarıdaki temel mantık çerçevesinde pek işlemedi. Müzikte minimalizm, elektronik tınıların ağır bastığı bir müzik türü haline geldi. Yapısallaştı. Müzik disiplinini, minimalizm'in temel "mantığı" ile bütünleştirdiğimiz zaman ortaya çıkan eserlerin sanki elektronik tınılardan fazlasını barındırması gerekiyor kuşkusuz. Daha sakin alt yapılar ile akustik ya da farklı bir form içerisinde de müzikte minimalist denemeler yapılabilirmiş gibime geliyor.

Başka bir deyişle Hannah Cohen'in mevcut müziği "müzikte minimalizm" tanımıma oldukça yakın aslında. İlk dinleyenler Hannah Cohen gibi pek çok solistin var olduğunundan dem vurabilir aslında, haklısınız da. Ancak müzikle olan kişisel maceramda -Hannah'ın yapısal müzik icrasını ayrı tutarak yazıyorum bu cümleyi-  Hannah'ın müziği tam da az şey ile çok şey anlatma düsturumu ortaya çıkarıyor gibi... Hannah az nota ile, sade alt yapı ile, sakin bir müzik anlayışı ile çok şeyi anlatabiliyor ve bunu çokta güzel icra ediyor.

(Daha çok şey yazmayı düşünüyordum ama bu sıcakta laptop dahasına izin vermiyor, burada kesmek istiyorum izninizle, kusura bakmayın valla. Ağır hava şartları yaktı beni de.)

Dinlemeniz önerilir.

Grizzly Bear yeni albümünün kapağı ve ismini paylaştı!


Haziran başında yayımladıkları yeni şarkıları Sleeping Ute ile ortalığı ısıtan Grizzly Bear, 18 Eylül'de çıkacak yeni albümleri ile ilgili bilgiler vermeye devam ediyor!

Eylül ayında çıkartacakları yeni albümlerinin adının "Shields" olduğunu duyuran grup, albümün kapağını da paylaşmayı ihmal etmedi. 






9 Temmuz 2012 Pazartesi

Tame Impala'dan yeni kayıt!

2010 yılında yayımladıkları debut albümleri Innerspeaker ile dikkatleri çeken Tame Impala, Ekim ayında yayımlayacakları yeni albümleri Lonerism'den ilk kayıtları bizlerle paylaştı.

Albümden gelen ilk kayıt ise Apocalypse Dreams oldu.




7 Temmuz 2012 Cumartesi

Bir Baba Indie Mix: "Haziran 2012"


Biliyoruz hava çok sıcak. Bazen hava diye bir şeyin olmadığını düşündürürcesine sıcak. Herkes ve her taraf yapış yapış... İşte biz de bu ayın Mix'ini böyle bir havada, güneşin yavaş yavaş çekilmeye başladığı anlarda, Ayvalık sahilde, kulağınızda kulaklığınız ile yürürken dinlediğinizi düşünmenizi istedik.

Neden mi?

Hiç bir sebebi yok. Sadece, sıcaktan sersemlemiş sivrisinek kıvamında gezindiğimiz şu günlere bir mana kazandıralım istedik o kadar.

Bol su için! Aman diyim...




Playlist:

01. Guster - Amsterdam
02. Kasabian - Goodbye Kiss
03. Flunk - On My Balcony
04. Rilo Kiley - Does He Love You?
05. La Rocca - Sketches (20 Something Life)
06. [Me] - Insert Voice Here
07. Ormonde - Can't Imagine
08. Fanfarlo - The Walls Are Coming Down
09. Brazzaville - Anabel2
10. Cake - I Will Survive