16 Mayıs 2013 Perşembe

Cover Meselesi

bir zamanlar Hoassaa vardı!
Türk müzisyenlerin bir kısmının gördüğü, bir kısmının görmediği, bir kısmınını ise görmemekte ısrar ettiği bir sorun üzerine rastgele bir şeyler yazmak istiyorum. Cover çalmak; yani bir şarkıyı yeniden yorumlamak. Bizim gruplarımızdaki anlamı ise aynısı çalmak, kopya etmek.

Anlık dinlenilen şarkı: Drama - Yakın

Az çok İstanbul'daki mekanlarda konser vermişliğim var. O yüzden işletmeciler ve mekanlar hakkında bir kaç şey söyleyebilirim. İşletmeciler canlı müzik çalınan bir mekana ciddi anlamda para harcıyorlar. Doğal olarak bunun karşılığını da almak istiyorlar. Dolayısıyla müşteri odaklı bir vizyon ile hareket ediyorlar. Müşteri ne isterse onu veriyorlar. Bizim konumuz dahilindeki müşteri, dinleyici olarak sıfat değiştiriyor. Para odaklı işletmecilere, eğleneceksem kafamdan aşağı köpük döksünler dinleyicileri eşlik edince işler bir anda boyut değiştiriyor. İşletmeci gelecek paranın kokusunu aldıktan sonra gözünü müzisyenlere çeviriyor. Müşterinin istediği/bildiği şeyi çalacak müzisyen arayışına giriyor. Sonra onları bulup sahneye çıkartıyor; tabi ki hafta içi. Tekrar müşteriye dönüyor işletmeci. Bakıyor ki müşteriler memnun ve kasa dolu hemen müzisyenlerimizi hafta sonuna terfi ettiriyor. Müzisyenlerimiz haftasonu sahne almanın keyfiyle çalmaya devam ediyor...

Bu süreç böyle devam ediyor. Süresini araştırıp hesaplamaya gerek var mı bilmiyorum. İsteyen varsa buyursun araştırsın. Mekan sahipleri ilk başta mecburiyetten girdikleri yolda para kazanmaya devam ettikçe bu düzenin bir parçası olarak kaldılar. Kendilerini kanıtlamak, kendi müziğini üreten insanlara destek vermek, dinleyici görünümlü eğlence/şehvet/seks/alkol düşkünü kesime direnmek gibi eylemlere girmiyorlar. Onların önceliği daima ceplerine giren para oldu. Mekan sahiplerine hayrat yaptırın, müzik okulları açın demiyoruz ama bir kez olsun kendi müziğini yapan insanlara destek olun. Para almadan sahneye çıkıp, kendi şarkılarını çalmak isteyen müzisyen sayısı oldukça fazladır.

Anlık dinlenilen şarkı: Fakap - 5516


İşletmecilerin kusurlu hareketlerinden belki de daha büyük sorun müzisyenlerdedir. Hatta en büyük ayıp onlardadır. Çünkü cover çalan kişiler (müzisyen yazmaya elim varmıyor) o ya da bu sebepten sistemin bir parçası olup hayatlarından memnun bir şekilde devam ediyorlar. Anlayamadığım ve gerildiğim nokta burası. Biraz önce Bağımsız Değişken'de Motto röportajını okudum. Grup üyelerinden Ozan Hatipoğlu diyor ki; 

Yaklaşık bir senedir konserlerde kendi şarkılarımızı çalıyoruz fakat birkaç ay önceye kadar genel olarak cover ağırlıklı bir repertarımız vardı. Ankara seyircisi de bizi hep cover çarkılarla tanıdı zaten o yüzden bu imajı değiştirmek biraz korkutucu oldu bizim için ama yersiz bir korkuymuş onu anladık. İnsanların sizin şarkınıza reaksiyon gösterdiğini, dans ettiğini, bağırarak söyledilerini görmek bambaşka bir şey. Elimizde olsa hiç cover çalmayız fakat sahnede doldurdumamız gereken bir saat var ve şu an için o kadar şansımız yok malesef... (Devamını buradan okuyabilirsiniz.)

Motto grubunu yargılamak, eleştirmek değil amacım. En son onlarla ilgili bir şey okuduğum için paylaşmak istedim. Ozan Hatipoğlu aslında tüm durumu özetleyen bir cevap veriyor. Neden cover ile yola çıktıklarını merak ettim. Sonra ise ne oldu da beste grubu olarak ve isim değiştirerek geri döndüler. İki mental düşünce arasında böyle bir geçiş yapmaları muazzam doğru bir karar. Bu geçiş aşamasında risk alıp, seyirci tepkisinden çekinmelerine rağmen direnerek (çok doğru yaparak) bestelerini insanlarla paylaşmışlar. Eğer Motto grubundan biri olsaydım gerçekten geçip giden zaman üzülürdüm. Zira buradaki en kritik cevap ise şudur; "Elimizde olsa hiç cover çalmayız fakat sahnede doldurdumamız gereken bir saat var ve şu an için o kadar şansımız yok malesef..." 

Mekanların para kazanmak uğruna, dinleyicilerle birlikte kör bir sistem haline getirdikleri düzenin baskısında kalan bir gruptur sadece Motto. Sahnedeki boş alanları başkalarına ait şarkılar ile doldurmak zorunda hissediyorlar kendilerini. Motto eğer o boşluğu hiçbir şey ifade etmeyen seslerle doldurmaya çalışsa yine o boşluğu doldurabilir ama mekan ve seyirci kaygılarından dolayı muhtemelen bunu tercih etmiyorlar. Umarım bu kararlarından bir an önce vazgeçerler. 

Burada mekan sahipleri ve dinleyicilere düşen en büyük görev müzisyenleri rahatlatmaktır. Kaygılarını yok etmektir. Mekan sahiplerinin ve dinleyicilerin tepkileri, alkışları ve kurduğu cümlelere göre şekillenen bir grup insandan bahsediyoruz. Tek kaygıları müzik yapmak olan insanların duygularıyla, hayalleriyle bu kadar oynamayın. Eğer bir grup kendi şarkılarıyla tanınmak istiyorsa ona müdahele etmek büyük bir zulümdür. Yapmayın etmeyin. Sahnedeki saati doldurmak nedir? Neyi şekillendirip sınırlandırıyorsunuz? Müzik, hatta sanat sınırları çizilebilecek bir şey değildir. Yemek mi yapıyoruz? Sanatın bir tutam, 3 çay bardağı gibi ölçü kalıpları yoktur. Sanatçının içinden, duygularıyla yükselip dışarı çıkan ve insanlarla paylaştığı kadar ölçüsü vardır. Bir insanın içinden gelerek sunduğu bir şeyi kimsenin yargılamaya hakkı yoktur. O ortaya çıkan şeyin bir bedeli de yoktur. İşletmecinin kâr amacı, müzisyenin hayalinden, duygularından daha büyük değildir. Hele ki sırf eğlenmek için peçeteye yazılmış kağıtta şarkı ismi yazıp gönderen karaktersiz dinleyicinin keyfinden hiç büyük değildir.

Anlık dinlenilen şarkı: Motto - Keşke


Neyse konudan uzaklaşmadan tekrar konuyu müzisyenlere getireceğim. Müzisyenlerin burada tamamen suçsuz olduğu iddia etmek başka bir körlüktür. Sahnede olmak, orada bir şeyler yapmak insanın egosunu müthiş bir şekilde egosunu şişirir. 50-60 kişiyle birlikte sahneye doğru bakmak mı yoksa 4-5 kişiyle 50-60 kişiye doğru bakmak mı? Bu işin büyülü kısmına kapılmayan yoktur. Sahne tozu meselesi de bununla alakalıdır. Evet gerçekten müzik yapmak mükemmel bir şey. Eğer ki insanlar sizin yaptığınız müziği seviyorsa, sizi destekliyorsa daha yüce bir his yoktur. İşte sırf bu his için ne olursa olsun diyerek kendini sahneye atmak isteyen insanlarda bu durumu buraya getirmiştir. Kendi içinden çıkan duygularla değil başka insanlara ait duyguları kullanarak orada olmakta bir acayiplik hissetmezler. Tek istediği o sahnede olmaktır. Sahneden indikten sonra insanlardan ağız dolusu övgü duymaktır. Erkekse bir kadının hayran bakışlarını görmek, kadınsa ağzından salyalar akıtan erkeklere yukarıdan bakmak için bile bunu yapabilir. Gerçekten böyle insanlar var. Emin olun bu insanlar işletmeciler ve dinleyicilerden daha büyük zarardır. Bütün müzisyenler birleşse "bizden buraya kadar, cover çalmıyoruz" dese işletmeciler ve dinleyiciler ne yapacak? Çıkıp kendileri mi çalacak? 

Müzisyenlerin bir kısmı ise tamamen kendine ve kendi ürettiği bestelere özgüvensizliği yüzünden cover çalıyor.  Yıllardır bununla ilgili bir sürü örnekle karşılaştım. "İki beste arasına cover koyalım. Bizim besteyi böylece dinletebiliriz" diyen de oldu, "Metallica çalıp tecrübe etmeden beste yapmak imkansız" diyen de... Hayretler içinde konuştum bu insanlarla. Eminim benimle aynı şeyleri düşünen bir çok insanda bu insanlardan en az biriyle, hayretler içinde konuşmuştur. 

Anlık dinlenilen şarkı: Yok Öyle Kararlı Şeyler - Evde Ekmek Yok

Bugün ciddi anlamda kendi yaptığı besteleri çalabileceği bir mekan bulmakta zorlanan insanların sayısı oldukça fazla. Buna izin verilen mekanlarında seçiciliği ya da popülarite yanlı olmaları inanılmaz can sıkıcı. Sırf bu yüzden albüm kaydına giren bir sürü grup biliyorum. Müzik artık bir endüstri. Bu endüstri içinde kendine yer bulmakta zorlanan bir çok insan var. Bu kadar hassas bir şeyler uğraşan insanların sakinliğinin, sabrının tükenmesi bir yerden sonra kaçınılmaz olacaktır. Zira Radiohead'in In Rainbows çıkışı, Çilekeş'in Histeri Çalışmaları dönüşümü, Bandcamp gerçeği, Müzik Hayvanı gibi bir çok örnek vardır. Bu patlama iyi şeylere, iyi gelişmelere işaret ediyor. Burada müzisyenlere düşen en büyük görev gerçek bir direniş göstermeleridir. Müzisyenler ısrarla kendi şarkılarını çalmadırlar. Dinleyiciler salyalarını akıtarak dinledikleri yerli ya da yabancı grupların şarkıları kadar iyi şarkılar dinlemek istiyorlarsa amatör gruplara sonuna kadar destek vermelidirler. İşletmeler ise ticari kaygılarını bir yana bırakmalıdırlar. Eğer dertleri paraysa inşaat sektörünun bu ara baya bir getirisi var. Ülkede yıkılmaya, değeri yitirilmeye müsait çok EMEK, çok AKM, çok HAYDARPAŞA, çok SULUKULE vb. yer var. Hazır devlette teşvik ediyorken oraya yönelsinler. (Bir Baba Indie Yatırım Danışmanlığı için tıklayın)

Anlık dinlenilen şarkı: Softa - Ler Lar


Oradan oraya atlayarak bir şeyler yazdım. Yazdıklarımda hakaret içerikli şeyler, doğrular ve yanlışlar vardır muhakkak. Tartışılsın, konuşulsun istiyorum. Müzisyenler, işletmeciler, dinleyiciler bu konuyu masaya yatırsın istiyorum. Buyurun gelin yorum kısmına bir cümle bir şey yazın. Gerçekten müzik yapmak isteyen insanların buna ihtiyacı var.

- Kendi bestelerini çalabilecekleri mekanlara,
- Sadece kendi bestelerini üretmeye,
- Başkalarına ait duygulardan uzak yaşamaya,
- Az ya da çok demeden değer görmeye

...

Bağımsız yorum(lar): 

Anlık dinlenilen şarkı: Halimden Konan Anlar - Bizim Zamanımız



Benzer konular:



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder