26 Mayıs 2013 Pazar

Giorgio bizi diskoya götür!

Beklentileri ucu ucuna karşılayan yeni Daft Punk albümü 'Random Access Memories'in en güzel özelliğinin bizi yeniden Giorgio Moroder'e kavuşturması olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. İtalyan prodüktör Moroder'in sesi soluğu uzun süredir çıkmıyordu; yeni Daft Punk albümünün künyesinde Giorgio Moroder adını görünce ise heyecanlanmak kaçınılmazdı. Zira bir hatıratma yapmak gerekirse Berlin ('Take My Breath Away'), Freddie Mercury, Blondie ('Call Me') ve Donna Summer ('I Feel Love'), prodüktörün 70'li ve 80'li yıllarda çalıştığı isimlerden sadece birkaçı. Yine Türkiye'de kara listeye alınan 'Midnight Express' filminin Oscar ödüllü müzikleri de ona ait. Kalp atışını hızlandıran 'Chase'in cazibesinden kaçmak hala pek mümkün değil.

Moroder sound'unun etkilerini ise takip eden yıllar boyunca elektro-pop icra eden çoğu prodüktörün çalışmalarında hissetmek mümkün.

Daft Punk albümünde yer alan oto-biyografik 'Giorgio'nun güzelliği bir yana, 80'lik Moroder'in performansını yeniden sahnelerde icra ettiğini görmek büyük mutluluk. İtalyan prodüktör bu performanslarından birini ilk kez çaldığı Amerika Birleşik Devletleri'nde Deep Space NYC'de gerçekleştirdi. Performansın kaydı ise internet üzerinden dinlenebilir.


Albüm | Wire - Change becomes us


Wire – Change Becomes Us
Pinkflag

Kanımca çoktan efsane statüsüne erişen İngiliz post-punk grubu Wire, ‘Change Becomes Us’ ile kariyerlerinde nostaljik bir yolculuğa çıkıyor. 70’lerin ‘Pink Flag’, ‘Chairs Missing’ ve ‘154’ gibi üç muhteşem albümünün ardından yayınladıkları ‘Document and Eyewitness’da yer alan canlı kayıtları bu kez stüdyoda yorumlayan grup üyeleri, Wire’ın düşüşe geçtiği yılların melodik izleklerini ‘Change Becomes Us’ ile bir zafere dönüştürüyor. Otuz yıl aradan sonra yeniden yorumladıkları ‘Piano Tuner’ ve ‘Eels Sang Lino’ gibi kayıtlarda grubun sergilediği performans en az ‘154’ dönemi kadar dinamik ve heyecan uyandırıcı. 

(Bu yazı, ilk olarak XOXO The Mag dergisinin Mayıs'13 sayısında yayımlanmıştır.)


Albüm | How to destroy angels - Welcome oblivion


How to destroy angels_ - Welcome Oblivion
Columbia

Dubstep etkileşimli ‘The Wake-up’ ile açılışı yapan ‘Welcome Oblivion’, Trent Reznor’un eşi Mariqueen ile Nine Inch Nails’dan bağımsız olarak kotardığı ilk LP. Albüm her ne kadar iddialı açılışı ve ‘Keep It Together’ ve ‘Ice Age’ gibi kayıtlarla ilk dakikalarda ümit vaad ediyor olsa da dinleyici olarak sonrasında aynı tadı yakalamak güçleşiyor. Yine de aksak ritmlere eşlik eden karanlık synth-basların üzerinde jilet gibi kayan Mariqueen’in dingin vokalleri NIN takipçilerini grubun turladığı bu dönemde bir süreliğine idare edebilir. 

16 Mayıs 2013 Perşembe

Cover Meselesi

bir zamanlar Hoassaa vardı!
Türk müzisyenlerin bir kısmının gördüğü, bir kısmının görmediği, bir kısmınını ise görmemekte ısrar ettiği bir sorun üzerine rastgele bir şeyler yazmak istiyorum. Cover çalmak; yani bir şarkıyı yeniden yorumlamak. Bizim gruplarımızdaki anlamı ise aynısı çalmak, kopya etmek.

Anlık dinlenilen şarkı: Drama - Yakın

Az çok İstanbul'daki mekanlarda konser vermişliğim var. O yüzden işletmeciler ve mekanlar hakkında bir kaç şey söyleyebilirim. İşletmeciler canlı müzik çalınan bir mekana ciddi anlamda para harcıyorlar. Doğal olarak bunun karşılığını da almak istiyorlar. Dolayısıyla müşteri odaklı bir vizyon ile hareket ediyorlar. Müşteri ne isterse onu veriyorlar. Bizim konumuz dahilindeki müşteri, dinleyici olarak sıfat değiştiriyor. Para odaklı işletmecilere, eğleneceksem kafamdan aşağı köpük döksünler dinleyicileri eşlik edince işler bir anda boyut değiştiriyor. İşletmeci gelecek paranın kokusunu aldıktan sonra gözünü müzisyenlere çeviriyor. Müşterinin istediği/bildiği şeyi çalacak müzisyen arayışına giriyor. Sonra onları bulup sahneye çıkartıyor; tabi ki hafta içi. Tekrar müşteriye dönüyor işletmeci. Bakıyor ki müşteriler memnun ve kasa dolu hemen müzisyenlerimizi hafta sonuna terfi ettiriyor. Müzisyenlerimiz haftasonu sahne almanın keyfiyle çalmaya devam ediyor...

Bu süreç böyle devam ediyor. Süresini araştırıp hesaplamaya gerek var mı bilmiyorum. İsteyen varsa buyursun araştırsın. Mekan sahipleri ilk başta mecburiyetten girdikleri yolda para kazanmaya devam ettikçe bu düzenin bir parçası olarak kaldılar. Kendilerini kanıtlamak, kendi müziğini üreten insanlara destek vermek, dinleyici görünümlü eğlence/şehvet/seks/alkol düşkünü kesime direnmek gibi eylemlere girmiyorlar. Onların önceliği daima ceplerine giren para oldu. Mekan sahiplerine hayrat yaptırın, müzik okulları açın demiyoruz ama bir kez olsun kendi müziğini yapan insanlara destek olun. Para almadan sahneye çıkıp, kendi şarkılarını çalmak isteyen müzisyen sayısı oldukça fazladır.

Anlık dinlenilen şarkı: Fakap - 5516


İşletmecilerin kusurlu hareketlerinden belki de daha büyük sorun müzisyenlerdedir. Hatta en büyük ayıp onlardadır. Çünkü cover çalan kişiler (müzisyen yazmaya elim varmıyor) o ya da bu sebepten sistemin bir parçası olup hayatlarından memnun bir şekilde devam ediyorlar. Anlayamadığım ve gerildiğim nokta burası. Biraz önce Bağımsız Değişken'de Motto röportajını okudum. Grup üyelerinden Ozan Hatipoğlu diyor ki; 

Yaklaşık bir senedir konserlerde kendi şarkılarımızı çalıyoruz fakat birkaç ay önceye kadar genel olarak cover ağırlıklı bir repertarımız vardı. Ankara seyircisi de bizi hep cover çarkılarla tanıdı zaten o yüzden bu imajı değiştirmek biraz korkutucu oldu bizim için ama yersiz bir korkuymuş onu anladık. İnsanların sizin şarkınıza reaksiyon gösterdiğini, dans ettiğini, bağırarak söyledilerini görmek bambaşka bir şey. Elimizde olsa hiç cover çalmayız fakat sahnede doldurdumamız gereken bir saat var ve şu an için o kadar şansımız yok malesef... (Devamını buradan okuyabilirsiniz.)

Motto grubunu yargılamak, eleştirmek değil amacım. En son onlarla ilgili bir şey okuduğum için paylaşmak istedim. Ozan Hatipoğlu aslında tüm durumu özetleyen bir cevap veriyor. Neden cover ile yola çıktıklarını merak ettim. Sonra ise ne oldu da beste grubu olarak ve isim değiştirerek geri döndüler. İki mental düşünce arasında böyle bir geçiş yapmaları muazzam doğru bir karar. Bu geçiş aşamasında risk alıp, seyirci tepkisinden çekinmelerine rağmen direnerek (çok doğru yaparak) bestelerini insanlarla paylaşmışlar. Eğer Motto grubundan biri olsaydım gerçekten geçip giden zaman üzülürdüm. Zira buradaki en kritik cevap ise şudur; "Elimizde olsa hiç cover çalmayız fakat sahnede doldurdumamız gereken bir saat var ve şu an için o kadar şansımız yok malesef..." 

Mekanların para kazanmak uğruna, dinleyicilerle birlikte kör bir sistem haline getirdikleri düzenin baskısında kalan bir gruptur sadece Motto. Sahnedeki boş alanları başkalarına ait şarkılar ile doldurmak zorunda hissediyorlar kendilerini. Motto eğer o boşluğu hiçbir şey ifade etmeyen seslerle doldurmaya çalışsa yine o boşluğu doldurabilir ama mekan ve seyirci kaygılarından dolayı muhtemelen bunu tercih etmiyorlar. Umarım bu kararlarından bir an önce vazgeçerler. 

Burada mekan sahipleri ve dinleyicilere düşen en büyük görev müzisyenleri rahatlatmaktır. Kaygılarını yok etmektir. Mekan sahiplerinin ve dinleyicilerin tepkileri, alkışları ve kurduğu cümlelere göre şekillenen bir grup insandan bahsediyoruz. Tek kaygıları müzik yapmak olan insanların duygularıyla, hayalleriyle bu kadar oynamayın. Eğer bir grup kendi şarkılarıyla tanınmak istiyorsa ona müdahele etmek büyük bir zulümdür. Yapmayın etmeyin. Sahnedeki saati doldurmak nedir? Neyi şekillendirip sınırlandırıyorsunuz? Müzik, hatta sanat sınırları çizilebilecek bir şey değildir. Yemek mi yapıyoruz? Sanatın bir tutam, 3 çay bardağı gibi ölçü kalıpları yoktur. Sanatçının içinden, duygularıyla yükselip dışarı çıkan ve insanlarla paylaştığı kadar ölçüsü vardır. Bir insanın içinden gelerek sunduğu bir şeyi kimsenin yargılamaya hakkı yoktur. O ortaya çıkan şeyin bir bedeli de yoktur. İşletmecinin kâr amacı, müzisyenin hayalinden, duygularından daha büyük değildir. Hele ki sırf eğlenmek için peçeteye yazılmış kağıtta şarkı ismi yazıp gönderen karaktersiz dinleyicinin keyfinden hiç büyük değildir.

Anlık dinlenilen şarkı: Motto - Keşke


Neyse konudan uzaklaşmadan tekrar konuyu müzisyenlere getireceğim. Müzisyenlerin burada tamamen suçsuz olduğu iddia etmek başka bir körlüktür. Sahnede olmak, orada bir şeyler yapmak insanın egosunu müthiş bir şekilde egosunu şişirir. 50-60 kişiyle birlikte sahneye doğru bakmak mı yoksa 4-5 kişiyle 50-60 kişiye doğru bakmak mı? Bu işin büyülü kısmına kapılmayan yoktur. Sahne tozu meselesi de bununla alakalıdır. Evet gerçekten müzik yapmak mükemmel bir şey. Eğer ki insanlar sizin yaptığınız müziği seviyorsa, sizi destekliyorsa daha yüce bir his yoktur. İşte sırf bu his için ne olursa olsun diyerek kendini sahneye atmak isteyen insanlarda bu durumu buraya getirmiştir. Kendi içinden çıkan duygularla değil başka insanlara ait duyguları kullanarak orada olmakta bir acayiplik hissetmezler. Tek istediği o sahnede olmaktır. Sahneden indikten sonra insanlardan ağız dolusu övgü duymaktır. Erkekse bir kadının hayran bakışlarını görmek, kadınsa ağzından salyalar akıtan erkeklere yukarıdan bakmak için bile bunu yapabilir. Gerçekten böyle insanlar var. Emin olun bu insanlar işletmeciler ve dinleyicilerden daha büyük zarardır. Bütün müzisyenler birleşse "bizden buraya kadar, cover çalmıyoruz" dese işletmeciler ve dinleyiciler ne yapacak? Çıkıp kendileri mi çalacak? 

Müzisyenlerin bir kısmı ise tamamen kendine ve kendi ürettiği bestelere özgüvensizliği yüzünden cover çalıyor.  Yıllardır bununla ilgili bir sürü örnekle karşılaştım. "İki beste arasına cover koyalım. Bizim besteyi böylece dinletebiliriz" diyen de oldu, "Metallica çalıp tecrübe etmeden beste yapmak imkansız" diyen de... Hayretler içinde konuştum bu insanlarla. Eminim benimle aynı şeyleri düşünen bir çok insanda bu insanlardan en az biriyle, hayretler içinde konuşmuştur. 

Anlık dinlenilen şarkı: Yok Öyle Kararlı Şeyler - Evde Ekmek Yok

Bugün ciddi anlamda kendi yaptığı besteleri çalabileceği bir mekan bulmakta zorlanan insanların sayısı oldukça fazla. Buna izin verilen mekanlarında seçiciliği ya da popülarite yanlı olmaları inanılmaz can sıkıcı. Sırf bu yüzden albüm kaydına giren bir sürü grup biliyorum. Müzik artık bir endüstri. Bu endüstri içinde kendine yer bulmakta zorlanan bir çok insan var. Bu kadar hassas bir şeyler uğraşan insanların sakinliğinin, sabrının tükenmesi bir yerden sonra kaçınılmaz olacaktır. Zira Radiohead'in In Rainbows çıkışı, Çilekeş'in Histeri Çalışmaları dönüşümü, Bandcamp gerçeği, Müzik Hayvanı gibi bir çok örnek vardır. Bu patlama iyi şeylere, iyi gelişmelere işaret ediyor. Burada müzisyenlere düşen en büyük görev gerçek bir direniş göstermeleridir. Müzisyenler ısrarla kendi şarkılarını çalmadırlar. Dinleyiciler salyalarını akıtarak dinledikleri yerli ya da yabancı grupların şarkıları kadar iyi şarkılar dinlemek istiyorlarsa amatör gruplara sonuna kadar destek vermelidirler. İşletmeler ise ticari kaygılarını bir yana bırakmalıdırlar. Eğer dertleri paraysa inşaat sektörünun bu ara baya bir getirisi var. Ülkede yıkılmaya, değeri yitirilmeye müsait çok EMEK, çok AKM, çok HAYDARPAŞA, çok SULUKULE vb. yer var. Hazır devlette teşvik ediyorken oraya yönelsinler. (Bir Baba Indie Yatırım Danışmanlığı için tıklayın)

Anlık dinlenilen şarkı: Softa - Ler Lar


Oradan oraya atlayarak bir şeyler yazdım. Yazdıklarımda hakaret içerikli şeyler, doğrular ve yanlışlar vardır muhakkak. Tartışılsın, konuşulsun istiyorum. Müzisyenler, işletmeciler, dinleyiciler bu konuyu masaya yatırsın istiyorum. Buyurun gelin yorum kısmına bir cümle bir şey yazın. Gerçekten müzik yapmak isteyen insanların buna ihtiyacı var.

- Kendi bestelerini çalabilecekleri mekanlara,
- Sadece kendi bestelerini üretmeye,
- Başkalarına ait duygulardan uzak yaşamaya,
- Az ya da çok demeden değer görmeye

...

Bağımsız yorum(lar): 

Anlık dinlenilen şarkı: Halimden Konan Anlar - Bizim Zamanımız



Benzer konular:



15 Mayıs 2013 Çarşamba

No Clear Mind Peyote Konseri - Rüyalar kaderimiz değildir belki de...


"No Clear Mind konseri" diye bir şey var artık hayatımda.

10 Mayıs gecesi yıllar sonra bile her anını, her saniyesini hatırlayacağım inanılmaz bir performansa/şeye tanıklık ettim. Kesinlikle anlatılması güç, anlatılması zor bir gece benim için. Her kelime biraz eksik kalıyor o geceyi tanımlamaya.

Soru kısa, aslında biraz da basit. Ne oldu o gece? Cevap basit, yalın ama kelimelere dökülmesi zor.
En basit haliye, 5 adam karanlık bir alana çıktı, ellerinde birkaç enstrüman ve şarkılarını çaldılar. Evet, tam da böyle oldu aslında konser. Tam da olması gerektiği gibi... Hiçbir sahne şovu barındırmayan, tamamen müziğin ön planda olduğu bir konser. Daha ne bekleyebilirdik ki sahi! Bir konserden müzikte başka ne beklentimiz olabilir ki sahi, müziğe doyduysak, müzik bizi bu diyardan farklı bir diyara ışınladıysa, dahasına gerekte kalmaz. (Bunu ayrı bir post'ta dile getireceğim)

Müziğin ön planda olduğu, her saniyenin biz dinleyicileri farklı diyarlara götürdüğü bambaşka bir şey halini aldı No Clear Mind konseri. Önce yeni albümden birkaç şarkıyla bize hoş geldin dediler. Tam yeni albümün lansman konseri haline geldi galiba dediğimiz anda ilk albümden şarkıları ardı ardına çalmaya başladılar. Delay'ler, slide gitarlar ve ekolar... Tüm silahlarını kuşandı sanki grup. Kurşunlar ilk defa bir bedeni öldürmek için çalışmadı o gece. Taaaa ta ta taaaaa... Peyote uzun zamandır bu kadar karanlık olmamıştı belki de.

Yankılanan sesler, fısıltılarımız sakinlik, huzur... Sonrasında Alone and Together, Static ve konserin belki de en önemli anı olan Dream is Destiny çalındı.

Grubun Dream is Destiny performansına özel bir paragraf ayırmak istiyorum. Çünkü grup sanki bu şarkıyla bize mini bir teşekkür gönderdi sanki. Bu konserin hayata geçmesinde, her ne kadar kimseler farkında olmasa da ciddi anlamda bir efor sarf ettik. Her neyse, grubun mini teşekkürü hakkındaki hikâyemizi sizlerle paylaşmak isterim. Blog'un yakın takipçileri bilir ki geçen yaz No Clear Mind ile bir röportaj yapmıştık. Yaptığımız röportajda bir soru ile yaptıkları müziklerin sinematik anlamda oldukça güçlü olduğunu ve hatta eski Türk Film müziklerini andırdığını bahsetmiştik ve özellikle de Dream is Destiny'nin Cahit Oben'in Canım Kardeşim adlı film müziğine benzediğini belirtmiştik. Hatta NCM'ye de buyrun siz de dinleyin demiştik.

Evet, bu hikâyeyi nereyi bağlayacaksınız diyenler içinse grup İstanbul Peyote performansı'nda Dream is Destiny adlı şarkısını Canım Kardeşim introsu ile çaldı. Konsere gittiğim tüm arkadaşlarımla suratımızda aynı anda "noluyor lan" ifadesi! Canım Kardeşim çalınmaya başladığı anda neredeyse tüm salon yere oturdu, gözlerini kapadı ve bu güzel dakikalara eşlik etti. Hepimiz kendi hikâyelerimizi, düş kırıklıklarımızı, hayallerimizi ya da sevgilerimizi tekrar düşledik. O an salonda çalan şarkı Dream is Destiny değildi artık, hepimizin kendi hikâyeleri doğrultusunda adını değiştirdiği bambaşka bir şarkı oluverdi Dream is Destiny. Rüyalar kaderdi belki de, bizim hikâyelerimizdi belki.

İlk ve ikinci albümden ne varsa çalmaya koyuldular. 'Beğenmediğimiz NCM şarkılarında bile "Ya bu şarkı bu kadar güzel değildi" demekten kendimizi alıkoyamadık. Bazı şarkıları uzattılar, bazı şarkılar ise normal uzunlukta çalmalarına rağmen performansın ve atmosferin güzelliği sebebiyle biz dinleyicilere kısa geldi. Einstein kulakların çınlasın dostum, bir sefer daha teorin gerçek oldu bu konserde!

Kuşkusuz, o gece orada olanlar çok şanslıydılar. Gerçek müzikle, notalarla dolu bir atmosferin ne kadar yıkıcı, bütünleştirici, kışkırtıcı ya da kırıp dökücü olabileceğini yaşayarak öğrendiler.

O gece sıkılan her nota rüyalarımızın kaderimiz olduğunu söyledi. Belki de o gece bir rüyaydı, kaderimiz ise...

Toplu Düğün Fotosu: NCM & Vecihi & Kejura

* Fotoğrafların çok kötü olduğunun farkındayız. O kadarına bakmayacaksınız artık. :)

12 Mayıs 2013 Pazar

Taşkışla Şenlik 19 yarın başlıyor!


İTÜ Taşkışla Şenliklerinin 19.'su yarın itibariyle tarihi Taşkışla Kampüsü'nde başlıyor. 

Türlü türlü etkinliklere ev sahipliği yapacak, toplam 5 gün süren festivalde 15'e yakın grubun canlı performanslarını dinleyebileceğiz. 

Konser bileti fiyatları:

Günlük: 10TL
Kombine: 30TL
Şenlik, İTÜ öğrencilerine ise ücretsiz.



TAŞKIŞLA ŞENLİK 19 // KONSERLER

13 MAYIS - PAZARTESİ

19.30 Mutrib
21.00 Barıştık Mı - Göstembil project
22.45 Elif Çağlar Quintet

14 MAYIS - SALI

17.30 RadyoÜber Warm Up
19.15 The Birdcage
22.45 Sattas Reggae Band

15 MAYIS - ÇARŞAMBA

18.30 RadyoÜber Warm Up
19.15 Rehber
21.00 Halimden Konan Anlar
22.45 Kim Ki O

16 MAYIS - PERŞEMBE

18.30 RadyoÜber Warm Up
19.30 Marta
21.00 The Ringo Jets
22.45 Korhan Futacı ve Kara Orkestra

Habitat Sahnesi:

00.00 Murat Uncuoğlu
01.00 Weartbeat
02.30 Wild Rabbitz

17 MAYIS - CUMA

18.30 RadyoÜber Warm Up
19.30 On Your Horizon
21.15 Nekropsi
22.45 Da Poet (Live)

Habitat Sahnesi:

00.00 Sami Baha
01.30 Gigology Soundsystem

Detaylı tam liste için tıklayın!

Bir Baba Indie Mix: "Nisan 2013"


Eskiler, yeniler, bilinenler, bilinmeyenler, tartışmalı pozisyonlar, verilmeyen goller, sarı kartlar, kırmızı kartlar hepsi bu mix'in içinde!

Bol sıkıntılı, yoğun gündemimize rağmen bu ay da içimize sinen, güzel bir playlist hazırladık. 40 dakikalık bir ara için buyursunlar...

İyi dinlenceler.



Diğer mix'ler için: 8tracks.com/birbabaindie


Playlist:

01. Minor Project - In Colours
02. Puggy - Move On
03. Copeland - What The I Know?
04. Bettie Serveert - Lover I Don't Have To Love
05. Modest Mouse - Bukowski
06. Electric Six - Randy's Hot Tonight!
07. Ours - Stand
08. Manzanita Falls - Battleship
09. Snowgoose - Sycamore
10. Jack White - Love Is Blindness

10 Mayıs 2013 Cuma

Fossil Collective: Elland Road Karanlığı

" 'Is this it'  hazine değerinde bir albümdü., sanki beş delikanlı oturup kaydetmemişler de, evlerinin bahçesinde gömülü bulmuşlar gibiydi bu plağı. Patladı, patlayacak gibiydi bu şarkılar, gergin bir ipte gidip geliyor, sallanıyor, düşecek gibi oluyor ama hiç koyvermiyorlardı kendilerini. Bu kadar deneyimsiz bir grubun, daha ilk albümlerinde bu kadar maharetli, bu kadar kontrollü olmaları hayret edilecek şeydi"
Roll 2006-  Sayfa 65

The Strokes ve Fossil Collective elbette aynı tarzda değiller, ancak The Strokes hakkında Roll'ün kullanmış olduğu tüm tasvirleri Fossil Collective'in debut albümü için de kullanabilirim. İnanılmaz bir başlangıç gerçekten. Her haliyle kusursuz bir albüm. Elbette bu kusursuzluk Birbabaindie'nin o eşsiz müzik zevki, o mükemmel müzikal anlayışı bağlamında, yoksa The Strokes ve Fossil Collective tatlı ve tuzlu su balıkları kadar ayrı denizlerde hayat mücadelesi vermekte.

Fossil Collective Leeds kökenli bir grup. Nisan ayının ortasında yeni albümlerini yayınladılar ve o günden bu yana hayatıma eşlik etmektedirler. Grup aslına bakarsanız biraz önce bahsettiğim Birbabaindie'nin o eşsiz müzik zevki üzerinden şekillenen grupları andırmakta. Bir tutam Midlake, epeyce Doves, bir tutam fırtınalardan sonra ortaya çıkan garip huzur ve bir tutam Leeds kasveti...

Karanlık bir müziğe sahip . Sanki kabullenmişler bu durumu. Leeds'in kasvetli halinden başka bir şey çıkaramayacaklarını anlamışlar ve yapabilecekleri en iyi şeyi yapmaya koyulmuşlar. Bu sebeple, çok gösterişe girmiyorlar. Müziklerini sololarla ya da yaratıcılığın sınırlarını zorlayacak müzikal kompozisyonlarla süslemiyorlar. Leeds'in karanlığını, Leeds'in içlerine işlemiş yalnızlığını bizlere sunuyorlar. Leeds'i görmemiş bana, sanki Leeds'i görmüş gibi bu satırları yazdırıyor

Yukarıda da bahsettiğim gibi grupta yoğun olarak bir Doves etkisi bulunmakta. Doves zaten çok şahsına münhasır bir grubumdu. Fossil Collective ise Doves'un bıraktığı çıtayı özellikle melankoli üzerinden oldukça yükseklere taşıyan bambaşka bir grup. Doves'un ve Fossil Collective'ın soundlarının birbirini çok andırması sanırım iki grubun da kendi içlerinde bir şehir vurgusu taşıyor olması ile ilişkili.  Bu da grubun sound'larının neden yakın olduğunu da gösterir nitelikte sanırım. Doves Manchester'dan çıkma iken, Fossil Collective Leeds'den çıkma. Bu açıdan bakıldığında Fossil Collective'in Doves ile yapısal anlamda benzerlik taşımasına rağmen, Leeds ya da Elland Road etkisi sebebiyle Fossil Collective daha karanlık, daha taşra, daha geleneksel.

Kuşkusuz son yıllarda debut albümüyle beni böylesine yakalayan bir ikinci grup çıkmamıştı. Fossil Collective son zamanlarda dinlediğim en güzel işlerden birine imza atmış ancak bir The Strokes gibi ellerindeki malzemeyi diğer albümlere yayabilirler mi, orası ciddi bir soru işareti barındırıyor. Umarım ikinci albümlerinde de benze cümleler kurabilirim.

7 Mayıs 2013 Salı

One Love Festival 12 Line Up'ı açıklandı!

One Love da bu sene bombaları patlatır, patlatıyor, patlatacak derken sağlam bir tokat daha yedik!

Tek tek saymaya üşeneceğimiz kadar ismin izlenebileceği bu sene, One Love Festival 12. senesinde Indie'cileri sevindirecek gruplar açıklamaya devam etti.

Blur, New Order, The Vaccines, Keane, James Blake, Foals, Wax Tailor'ın yanı sıra yerli sahneden de Melis Danismend, Mutrib, Ars Longa, The Away Days, She Past Away, Post, Ringo Jets gibi daha bir çok iyi isme ev sahipliği yapacak festivalde bu sene alkol satışı olacak. Ancak 24 yaşından büyükseniz alana girebileceksiniz!

20/21/22 Haziran tarihlerinde Parkorman sahnesinde toplam 3 gün sürecek olan festivalde yer alacak işte o grupların tam listesi;

20 HAZİRAN PERŞEMBE

Ana Sahne: Mert Tünay – Melis Danişmend – Açıklanacak – Açıklanacak – Keane
Alternatif Sahne: TSU! – Nekizm – Ars Longa – Kung-Fu

21 HAZİRAN CUMA


Ana Sahne: The Away Days – Büyük Ev Ablukada – Foals – The Vaccines – Blur
Alternatif Sahne: Fakap – Farfara – Foton Kuşağı – Yora

22 HAZİRAN CUMARTESİ


Ana Sahne: Rebel Moves – Wax Tailor – James Blake – New Order
Alternatif Sahne: Islandman – Mutrib – Ali Biçim – She Past Away – Post – Kim Ki O – Club Bangkok – Ringo Jets – Gramatik

Bilet Fiyatları:

Perşembe: 50 TL - 80 TL
Cuma: 60 TL - 90 TL
Cumartesi: 60 TL - 90 TL

Kombine:135 TL - 190 TL

Editors yeni albümden ilk video: "A Ton Of Love"

Editors, 1 Temmuz tarihinde yayınlayacağı yeni albümü The Weight Of Your Love'dan ilk videoyu paylaştı.

Yeni albümden gelen ilk video klip parçası: "A Ton Of Love" 



1 Mayıs 2013 Çarşamba

Rock'n Coke İstanbul 2013 biletleri satışta!


Bu sene showhow organizasyonuyla bizlerle olacak olan Rock'n Coke İstanbul 2013 bilet fiyatları geçtiğimiz gün itibariyle satışa çıktı.

Resmi açıklama olmamakla birlikte, bu sene festivalde sahne alacaklar arasında Arctic Monkeys, Hurts ve festivalin gediklisi Duman isimlerinin dolandığını da hatırlatalım.

biletix.com/RockNCoke

facebook.com/rockncoke
twitter.com/RocknCoke


Erken Avantajlı (Sınırlı Sayıda)
Normal Dönem
Kapıda
ROCK'N COKE
İSTANBUL 2013
Tek gün
Kombine
Kombine + Kamp
Tek gün
Kombine
Kombine + Kamp
TAM
90TL
140TL
180TL
120TL
200TL
230TL
ÖĞRENCİ
50TL
100TL
120TL
90TL
135TL
160TL