31 Ocak 2012 Salı

Eisley'den yeni EP, yeni single!

2011'de en çok dinlediklerimiz arasında olan Eisley'den yeni bir single geldi! 14 Şubat tarihinde yayınlayacakları yeni EP'leri "Deep Space"ten ilk olarak One Last Song paylaşıldı.

Hala Eisley dinlemediyseniz, bizce bir an evvel tanışın!

http://soundcloud.com/equalvision/eisley-one-last-song-1/s-NWEUN

HAFTANIN ŞARKISI | Yodelice – Cloud Nine

Asıl adı Maxim Nucci adında bir Fransız. 2003 yılında yönetmen Guillaume Canet ile tanışır ve yönetmenin
Ne le dis à personne (2006) isimli filmi için yaptığı müziklerin ardından tekrar girdiği stüdyodan ilk albümünü hazırlamış bir şekilde çıkar. Ancak işler yine de Maxim'in istediği gibi gitmez ve sonucunda da bir tarz değişikliğine gitme kararı alır. Bunun üzerine Maxim, kendi yarattığı Yodelice isminde bir kahramanın üzerine kariyerini yeniden inşa eder ve 2009 yılında ilk(!) albümü  Tree of Life'ı yayınlar. Çevreden gelen gayet güzel tepkiler üzerine 2010 yılında Cardioid adlı albümünü piyasaya süren Yodelice, bize Fransa'dan çıkan güzellikleri göstermeye de devam etmektedir.

İşte kısa biyografisini yazdığımız bu adam, bu hafta içerisinde bizi kendisine fena halde bağımlı kılmış ve son zamanlarda keşfedilen isimlerin bir adım önüne geçmeyi başarmıştır. Sanıyorum ki daha üstüne yazacak ya da paylaşacak birçok şeyimiz olacak. Şimdilik sadece dinleyelim...

Jack White'ın solo albümünden ilk single geldi!

The White Stripes, The Raconteurs, The Dead Weather gibi bir çok gruptan hatırladığımız Jack White, 24 Nisan'da yayınlayacağı ilk solo albümü Blunedrbuss'tan ilk single'ı Love Interruption'ı internet üzerinden paylaşıma açtı.

Single için buyursunlar;

29 Ocak 2012 Pazar

Anna Lynne Williams'ın gözünden 2011'in en iyi 10 albümü


Benim için bir kadından, belki bir insandan da ötesi olan Anna Lynne Williams'ın yabancı bir blog'a verdiği 2011'in en iyi 10 albüm listesi... Bu kadını etkileyen şeyler muhtemelen beni de etkileyecektir, sizleri de etkilesin istedim. Kendimce bir çeviri yaptım, yanlışlık yaptıysam şimdiden affola..



"2011, yeni işleri dinlemekten ziyade, arkadaşlarımın üzerinde çalıştığı projeleri ve eski şarkıları dinlemekle geçirdiğim bir yıl oldu diyebilirim kendi adıma. Arabada sürekli arkadaşlarımın projelerini dinlerken, evde ise eski kayıt cihazımdan, Aphrodite's Child ve Serge Gainsbourg albümlerini dinledim. Fizik tedavi gördüğüm birkaç aylık zaman diliminde ise neredeyse müzik dinlemeyi bile bıraktığımı söyleyebilirim. Bu süreçte 2011'e dair yeni çıkan çoğu işi dinlemedim açıkçası. Ancak özellikle arkadaşlarımın önerdiği playlist ve şarkılarla, 2011'e dair müzik koleksiyonuma giren birçok yeni albüm ve şarkı da oldu. O şarkılardan oluşturduğum 2011 listemde, liste başı albümler bütün olarak iyiler aslında. Bazı albümler ise; albümde yer alan birkaç şarkının, albümün genelinden ayrışması ve gerçekten oldukça iyi olması sebebiyle listemde yer aldı. 2011'de dinlediğim en iyi iş ise Beirut'un yeni albümüyle aynı adı taşıyan "The Rip Tide" adlı şarkısıydı. Listemdeki bu albümleri 2012'de tekrar dinlemek ve müzikal serüvenlerine kapılmak için şimdiden sabırsızlanmaktayım efendim. "

1. Syd Matters - Brotherocean
2. Bon Iver - Bon Iver
3. Caveman - Coco Beware
4. Elbow - Build a Rocket Boys!
5. Idaho - You Were a Dick
7. Bonnie Prince Billy - Wolfroy Goes To Town
8. Beirut - Rip Tide
9. Lykke Li - Wounded Rhymes
10. Fleet Foxes - Helplessness Blues

Kaynak: http://musicblog.identitytheory.com/2012/01/best-albums-of-2011.html

27 Ocak 2012 Cuma

Adio sas ksenos: "Hoşça kal yabancı"

“Bir diğer deniz kıyısına göçüyorum bu gece. Sana geri getirdiğim kelimelerle. Sen buradasın. Her şey gerçek,  amaçlanan da gerçek. Gerçek.”

O ünlü filmin başrol oyuncusu Alexander böyle seslenir karısına. Oysa biz onu daha çok şu sözleriyle tanırız:

“Yarın… Yarın ne olacak Anna?
Bir gün sana sormuştum:
-Yarın ne kadar sürecek?
Cevap verdin bana:
-Sonsuzluk ve bir gün kadar”

Sinema tarihinin en etkileyici filmlerinden biri olan “Sonsuzluk ve Bir Gün”e ve nicesine imzasını atmış olan Theo Angelopoulos, üçlemesinin son filminin çekimi sırasında hayatını kaybetti.

Kendisine o muhteşem filmin bir o kadar muhteşem müziğiyle veda ediyoruz.




Bu yazı konuk yazarımız Beriberibulue tarafından yazılmıştır. 

Mogwai: Götür Beni Gittiğin Yere




Bugün Mogwai olmak istiyorum! (Götür beni gittiğin yere...)

Öyle bişey ki Mogwai dinlemek için bunu bilmek gerekiyor. Öyle kafanıza her estiğinde Mogwai dinlerseniz sadece çalar durur sizin için. Ama bir Mogwai dinleyicisi bilir ki bu haksızlık herkese yapılır Mogwai'ye yapılmaz. O yüzden Mogwai'yi sadece şartlar oluştuğunda dinleyiniz. Mesela dışarda tutmak için çaba sarfeden ama bir türlü tutmayan, dengesizce yağan Kar'a yardımcı olmak için dinleyin.

Öyle sabahtan-akşama da dinlemeyin Mogwai'yi. Günün özel saatlerini ayırın. Bana göre en ideal saat ya sabahın çok erken saatleri ya da gece 12 yi geçtikten sonra. Hoş ben şu an dinliyorum ama ben yağan kara yardımcı oluyorum.

Mogwai dinleyenler şarkıların içinde ki ufacık bir melodinin bekleyişi içindedir. Bunun nerede gireceğini çok iyi bilir. O melodi için kendini hazırlar ve beklemeye geçer.

Mogwai dinleyenlerine farkettirmeden İskoçya sevgisi aşılar. Bir ülke milliyetçiliğinden ziyade, oraların havasının, suyunun bir sakinliği, hafif yağmurvari havasının dinginliğini ve huzurunu aşılar.

Mogwai dinleyenler bilir ki şarkıların ruhu vardır. Şarkı bazen sinirlenir, bazen durulur ağlar. Manik Depresif bir adama benzer Mogwai şarkıları.

ve böyle uzar gider...

Mogwai dinlemek bir sanattır. Sadece bunu böyle hissedenler Mogwai'yi sever ve dinler.

...

(19.03.2009 - ruzgar-motif.blogspot.com'da "Mogwai Dinleme Sanatı" başlıklı yazdığım yazıdır.)
(kar yağarken mogwai dinlerken buldum kendimi... aklıma geldi paylaşmak istedim.)




25 Ocak 2012 Çarşamba

VİDEO | Neyse - Siyah (Esved)

Deniz Ünlü (Davul) - Selim Kırılmaz (Vokal, Bas Gitar) -  Melih Balta (Gitar)
2011'in en iyi çıkış yapan Türk gruplarından biri de Neyse'ydi şüphesiz. Kuruluşu 2000'e dayanan grup, öncelikle 2009 yılında Yapma Meydan adında bir single paylaştı. Ardından Be The Band Müzik Yarışması'nda elde ettiği 1.'likle çıtayı daha da yükseltip, Babajım Records etiketli ilk albümlerini Ekim 2011'de yayımladı. Bu albümden çıkan ilk klip şarkısı da amacına oldukça uygun, gayet "catchy" olan Hokkabaz'dı. Ancak albümün tamamı dinlenildiğinde kulağa çarpan bir parça daha vardı ki, 2. klip de haklı olarak ona geldi.

Adına bir de mini site yapılan Siyah (Esved) adlı bu parçaya çekilen yeni klibi de bahane ederek, Neyse'den bahsetmeden geçmek olmaz dedik. Hala kendileriyle tanışmamış olanlar varsa, ufak da bir fırsat sunalım istedik.

24 Ocak 2012 Salı

Bu hafta Post Rock'a doyacağız!

Bu hafta özellikle Post Rock severler için gayet güzel bir hafta olacak.

Neden mi?

Öncelikle 26 Ocak Perşembe gecesi, yılların birikimini sonunda bir albümde toplamayı başaran Kafabindünya, Peyote Müzik etiketiyle çıkacak ilk albümü Obi'yi yine Peyote'de bizlere tanıtacak.

Tarih: 26.01.2012 Perşembe
Saat: 21.00
Giriş: Ücretsiz

http://www.facebook.com/events/168480276585774


Akabinde ise; Post Rock müziğini kalıplardan çıkarmış Alman grup Long Distance Calling, ülkemizde ilk kez 27 Ocak Cuma gecesi sahne alarak gönülleri hoş edecek. Bronx Pi Sahne'de gerçekleşecek bu konserin açılış grubu ise, Aisha Records etiketiyle piyasaya çıkacak Scales adlı albümlerinin lansmanı öncesinde parçalarını ilk kez bu etkinlikte sahneleyecek olan Mauna Kea olacak.

Tarih: 27.01.2012 Cuma
Saat: 21.00
Giriş: 39.50 TL (Biletix)

http://www.facebook.com/events/192811220806847

22 Ocak 2012 Pazar

Pazar Gecesi Şarkısı: "Karate - One Less Blues"


Pazar gecesi. Yarın iş başı ya da iş çoktan başlamış. Bir şarkı gerek bu sıkıntılı günü daha ‘sıkıntısız’ geçirmek için...

Eskilerden olsa, unuttuğumuz dehlizlerden olsa, özlem duysak dinlemek istediğimiz şeye ama farkında olmadan çıksa karşımıza. Aradığımız şey bunlar olmasa...

Dinlerken geçmişe gitmekten öte, özlemle müziğe kapılsak, şarkıya tekrar kavuşsak ama yeni umutlarla yeni başlangıçlarla..

En underrated gruplardan biri Karate ses verir o zaman, “One Less Blues” ile güzel bir sigara yaktırır ve artık Pazar kalmaz geriye, geride kalandır Pazar ve buğusu...

17 Ocak 2012 Salı

Günahkar olma hali: "Trespassers William"

Hangi kelimeleri seçsem ki bu grubun hayatımdaki yerini anlatmak için... Trespassers William hakkında ne söylesem bir eksik kalır. 


Kaç tane dönüm noktası vardır ki insan hayatında? Hele ki bu dönüm noktası bir müzik grubuna aitse. İlk dinlediğim şarkıları U2 cover'ı olan Love is Blindness'dı. Vurulmak ne kelime, o notaları dinlerken müzik algım resmen tekrardan şekilleniyordu. Sonra diğer şarkılar, albümler derken ben kendimi bu grubun notaları içerisinde kaybetmiş buldum. En sevmediğim şarkılarında bile onlarca sefer tekrar dinlemek istediğim birkaç nota barındırır TW.


TW yeni yılla beraber hayatıma bir anlam daha kattı. "New Song and Outtakes" adında 2 yeni şarkı, bir remix ve eski kayıtlardan oluşan yeni bir albüm gibi bir şey yayınladı. Aslında bildiğim TW'den pek farkı olmayan şarkıları barındırsa da bu yeni albüm, yine çok güzel, yine çok hüzünlü ve yine kırılgan.. Hatta "Bells" adında şu zamana kadar TW'ın en iyi işi olan şarkıyı bile barındırmakta bu albüm. Hayatımda ilk defa bir şarkının mp3'ü için para verdim. Tamı tamına 1,95+KDV verdim şarkı için. Sonrasında 288 sefer bu şarkıyı tekrar tekrar dinleyerek hakkını da verdim sanırım. İliklerime kadar işledi resmen. İnanılmaz bir hüzün var şarkıda, vokalden çok melodi vuruyor insanı... 


Aynı formül sürekli bam telinizi yakalar mı? Yakalıyor işte. Bu formülün kusursuzluğu mu yoksa günahkarlığın acısı mı? Kanımca doğru cevap günahkarlık, pişmanlık ve dahası.. TW her albümünde yaşadığı günahları (pişmanlık diyelim buna) yansıtıyor formülüne ve sonrasında o eşsiz müzikler ortaya çıkıyor. İşte bu yüzden 'Trespassers' diye başlıyor ya grubun adı. Günahkar William...






16 Ocak 2012 Pazartesi

TOP 5 | Cat Power

Onu özlediğimizi her fırsatta açıkça belirtmeye başlamıştık son günlerde.
(Örn 1 - Örn 2)

Sonrasında o güzel haber gelmişti ve Chan Marshall, 7 senelik bir aranın ardından bir kez daha ülkemizde sahne alacaktı.

9 Şubat Perşembe günü garajistanbul sahnesinde izleyeceğimiz Cat Power'a yeniden sarıldığımız şu soğuk kış günlerinde, şöyle iç ısıtacak bir de "Cat Power Top 5"i iyi gider dedik.

Bu arada 45 TL'lik biletlerin tükendiğini belirterek, daha almadıysanız kalan son 55 TL'lik biletleri bir an evvel temin etmenizi öneririz.
http://web03.biletix.com/etkinlik/NLPR4/TURKIYE/tr



1- Cat Power - Moonshiner / Moon Pix (1998)




2 - Cat Power - Werewolf / You Are Free (2003)




3 - Cat Power - Metal Heart / Moon Pix (1998)




4 - Cat Power - The Greatest / The Greatest (2006)




5 - Cat Power - Wonderwall / Oasis Cover




13 Ocak 2012 Cuma

Brice Randall Bickford

Şunu fark ettim geçenlerde, özellikle yeni dinlediğim gruplar üzerine post yazarken, konuyla çok alakasız bir paragraf yazıyorum ve o konuyu yine alakasız bir şekilde grubun yaptığı müzikle bağdaştırıyorum ve grup hakkında yazmam gereken asıl şeyi yazmaya başlıyorum. Herhalde müzikle olan bağlantım çok bireysel bir boyutta. Yoksa neden sürekli aynı yapı üzerinden yazmaya çalışayım ki... Değil mi dostlar? Bilemiyorum.
Konu bunlar değil tabi, konu Brice Randall Bickford adlı solistin güzel mi güzel, sevimli mi sevimli sesi... Blogta Tristame adında bir proje hakkında birkaç şey karalamıştık.

O yazıyı al, buraya yapıştır. Hiç sırıtmaz, hatta özneleri değiştirdiğimizde daha da güzel olur. Brice Randall Bickford sesi güzel erkek vokal familyasından. Benim için 'sesi güzel erkek vokal' tanımı nedir peki? Bağırmadan derdini anlatan tok bir ses. Kalın ses değil kastım, daha tok bir ses, derinden gelen bir ses, daha atmosferik. Brice Randall Brickford'un sesi de tam da benim kategorime girecek vokallerden.

Zaten vokal performansı güzelse bir albümün, gerisi pek önemli değildir benim için. 

İyi bir sese sahip olan vokal sayısı bir elin parmaklarını geçmez ki piyasada. Peki ya vokale eşlik eden unsurlar da güzelse? İşte o zaman müzik ziyafeti ortaya çıkar. Gerçi bu iki değişkenin bir  arada olduğu albüm sayısı da azdır ama ne yapalım. Kader, kısmet...

Her neyse iyi bir vokalin yanında, alternatif rock'a göz kırpan bir adamın müziklerini dinlemek isterseniz, Brice Randall Bickford aradığınız kişilerden birisi olabilir.

Sadece vokal performansı bile yeter müziği dinlemek için ama diğer unsurlarda bir o kadar güzel..

Esenlikle kalınız.

 Brice Randall Bickford - Danville by Kejura


12 Ocak 2012 Perşembe

VİDEO | The Kills - The Last Goodbye


The Kills, geçtiğimiz yıl yayımladığı Blood Pressures albümünden The Last Goodbye adlı parçaya, Samantha Morton'ın çektiği video klip ile birlikte 10. yılını kutluyor.

Nice mutlu senelere hep beraber canıms!

11 Ocak 2012 Çarşamba

Real Estate'ten yeni single: "Easy"


İlk İstanbul konseri için 16 Şubat’ta Babylon’da sahne alacak olan New Jerseyli indie rock grubu Real Estate5 Mart tarihinde yayınlayacağı yeni single'ı "Easy"den yine aynı isimde bir video paylaştı.



16 Şubat Perşembe gecesi Babylon'da gerçekleşecek konserin ön grubu da Kim ki o olacak. 

10 Ocak 2012 Salı

Eurovision: Yeni Kurban Can Bonomo


Sabah 07:45 Ünalan - Kadıköy Minibüsünde ayakta durabilmek için cebelleşirken, bir yandan da önümdeki 9,5 saatlik mesai başlayana kadar asıl özlem duyduğum hayatıma dair şeyler düşünüyorum. 

Kafamın tepesinde bozuk radyo sesleri (daha dijital bir ses...) sonra Aktüel Haber diye bir program. Manşetten duyurdu. "TRT bu sene tüm müzik otoritelerini şaşırttı. Eurovision'a Can Bonomo gidiyor." 

Can Bonomo'nun Eurovision'a gideceğini aslında bir gün önce öğrendim. Twitter, Ekşi Sözlük ve Facebook'ta üst üste paylaşımlar "yeter yahu!" dedirtti. Popülariteye ne kadar meraklı olduğumuzu bir kez daha anlamış olduk. Belki sırf bu yüzden bir kişi ya da grubun Eurovison'a katılma fikri sıcak gelebilir. Yıllarca uğraşıp, edinilemeyecek tanınırlığı, bir kaç saat içerisinde sağlayabilirsiniz. Mesela başka bir örnekle açıklamak gerekirse Azer Bülbül'ün ölmesi değil ama neden öldüğünün insanlar ve medya tarafından merak edilmesi ve altın arar gibi sağı solu talan etmesi de buna bir örnektir.

Eurovision'a inanmıyorum. Eurovision'dan ziyade müzik ve diğer tüm sanat dallarıyla ilgili yapılan yarışmalara inanmıyorum. Dereceye giren şarkıların iyi ya da kötü olduğu hangi kritere göre değerlendirilecek? Yıllardır komşu ülke geyiğinin döndüğü, asıl tartışılması gereken şeyin müzik olmadığı bir ortamda bu insanların harcadığı emeklerin bedelini kim ödeyecek? 

Anlamadığım nokta şu; birinci olan ülkeyi temsil eden kişiyi ödüllendirip, sonuncu olan ülkeyi kötüleme fikri bana hiç mantıklı gelmiyor. Bir müzisyenin kendi içinden gelip, aylarca uğraştığı, umut beslediği, severek çaldığı/söylediği bir eserin, müzik dışında bir çok kriterin göz önünde tutulduğu bir ortamda aşağılar gibi "sen birinci oldun aferim, sen sonuncusun hadi evine!" demek ne kadar doğru? 

Burada ülkelerin ekonomik çıkarları doğrultusunda sanatçıları kullandıkları izlenimi uyanıyor bende. Sertab Erener Eurovision'u kazandığında ve bir sonraki organizasyon Türkiye'ye geldiğinde en basitinden tüm İETT camlarına Eurovision sticker'ları yapıştırdılar. Yarışma esnasında her şarkı öncesinde Türkiye'nin turizm bölgelerinden kesitler sundular. Tıpkı diğer ülkelerin kendi ülkelerini tanıttıkları gibi... 

Kaz(ekonomik gelir) gelecek yerden Tavuk(sanatçı) esirgenmez!

Ülkeler bu sanatçıları neye göre seçiyor. Mesela yıllardır büyük bir hırsla "Tarkan gitsin!" diye çabalayan bir kurum ve halk var. Tarkan iyidir, kötüdür bunu tartışmıyorum. Orada insanların Tarkan'ın kazanmasından ziyade istenen ülke başarısı etiketiyle bir sonraki sene ülke kasasına girecek ekonomik gelir. Peki ya Tarkan? 

Bugüne kadar ülkeyi temsilen giden insanlar yarışma anına kadar tüm televizyonlarda boy boy gösterip, gazı verirken yarışmadan sonra bu insanları neden dışladınız? Ürettikleri eserleri yarışma anına kadar tüm radyo kanalları her saat başı çalarken, yarışma bitince kaç kere çaldınız? 

Bu insanların tek suçu kendilerini Sertab Erener gibi diğer ülke temsilcilerine ve halklarına beğendirememesi midir? Yarışma anına kadar "Kesin birinci olmalıyız!", "Bomba gibi bir şarkı!" ... gibi şişirme sözlerle yücelttiğiniz insanlar ve eserleri hakkındaki düşünceleriniz yarışmadaki başarı derecelerine göre değişti mi? Neden aynı destek ve başarıyı yarışma sonrasında da göstermediniz? 

Yarışmaların sanatçı üzerindeki şuursuz ve tüneller kazarak tükettiği emeklerinin üzerine, ülkelerin Eurovision başlığı altında ülkelerinin güzelliklerini dış dünyaya pazarlama yöntemi son derece ahlaksızlıktır. Buna alet olan herkeste bu ahlaksızlığın içindedir. Sanatçıları daha tanınır olma, gelecek kaygısı, saygınlık gibi öğelerle pembe toz bulutlarına sokmak çok büyük ayıptır.

Eurovison etiketiyle kendisini pazarlamaya ihtiyaç duyan sanatçılarda benim gözümde aynı kefededir. Sanatçıların kendi iç dünyasından insanlara sunduğu eserleri, bir ev bir araba satar gibi pazarlamaya çalışmaları çirkinlikten öte bir şey değildir.

Neyse; Can Bonomo Eurovision'a kadar yeni tüketim alanımız. Yarışmaya kadar Twitter'da bir çok kez TT olur. Facebook'ta milyonlarca kez paylaşılır. Gazeteler, dergiler, magazinciler peşinden kanter içinde koşar. Daha önce virüs gibi yapıştıkları sanatçıları tüketen dinleyici kesim, şimdi Can Bonomo'nun vücuduna enjekte olacaktır. Her sokak başında "Gel abla geel. Can Bonomo şapkası 5 lira..." sesleri duyabiliriz. Hatta yeni yeni Can Bonomo'lar türeyecek. Sonra Can Bonomo'nun hayatı deşifre olacak.

"Can Bonomo illüstrasyon yapıyormuş. Of çok iyi ya! Haydi biz de yapalım." 

Can Bonomo kazanırsa, bu sözde başarının baskısıyla özgün! imajından evrilerek, artık insanların tüketmek istediği alanlara doğu kusacaktır. Kaybederse Acun'un programlarından birine kapak atar. Bizde her gün TV'de izlemeye devam ederiz. Belki de bir kaç dizide falan izleriz. Bir ünlüyle evliliği. Harika!

Yeni kurbanımız Can Bonomo - Bir Baba Indie'den 0 puan...

Coachella'ya gitmek isteyen?


Afişe baktıktan sonra, üzerine laf söylemeye gerek bırakmayan Coachella festivalinin bu yılki line-up'ını ibret olsun diye paylaşalım. Görmeyen, duymayan kaldıysa bilsin, öğrensin. Gitmek isteyenler ise paraları zulalamaya başlasın...

7 Ocak 2012 Cumartesi

Kafabindünya albümü geliyor!

Ne kadar "Sizin sevimli Post Rock grubunuz değiliz" deselerde, ülkemizde Post Rock adına yapılmış ilk işlerin sahiplerinden olan Kafabindünya, yıllardır biriktirdiği ve paylaştığı şarkılarını toplayıp, albüm halinde sunmaya hazırlanıyor.

Grubun kitlesi tarafından artık belleklere kazınmış şarkılarının yanı sıra çeşitli sürprizlerle de gelecek olan Kafabindünya, ilk sürprizi, Death in Vegas'tan da hatırlayacak olduğumuz Dirge'in güzel bir düzenlemesini bizlerle paylaşarak yaptı. Peyote Müzik etiketiyle yayınlanacak olan albümde 11 adet enstrümental şarkı bulunuyor.


Grubun "Obi Albüm Lansman Konseri"ni 26 Ocak Perşembe günü Peyote'de yapacağını da bir kez daha hatırlatalım ayrıca.




5 Ocak 2012 Perşembe

Sapan'dan EP Albüm: "Gökyüzünde Yeryüzü"


Uzun bir ara sonrasında 2010 yılının Ocak ayında tekrardan bir araya gelen Indie üçlüsü SapanBaykal Ada (Gitar/Vokal), Cihan Deniz (Bas Gitar) ve Hikmet Altınyıldız (Davul/Geri Vokal)'dan oluşuyor.

Düşer SözlerUktemChe ve Kontrast adında 4 parçadan oluşan "Gökyüzünde Yeryüzü" isimli EP albümlerinin lansmanını geçtiğimiz sene Kasım ayında Bronx Pi Sahne'de yapan Sapan, albümlerini kendi siteleri üzerinden ücretsiz paylaşıyor. Bizce de bi' kulak kabartmakta fayda var.

Blackbud: Beyler dağılalım!

Blackbud bize seslenmiş geçen günlerde ve demiş ki;

"Hello and happy new year patrons of Blackbud. After a long period of radio silence its about time we got you up-to-date.

Needles to say the band has been a huge part of our existence for over 7 years (!!!) but since the end of our tour in June 2009 we've found ourselves concentrating on separate musical projects.
We've decided that although we don't feel the band is over, some time off to concentrate on new things is certainly called for. Despite that we still have some guitar amps and an irrepressible love for west country pubs so who knows, maybe sometime in the not so close future we'll get back to what we do be best..... 'Yellow bellied blues rock showboating' Venue Magazine 2005
Most importantly a big thankyou to everyone whose helped us with the immense job of running this band over the years (you know who you are).

So not goodbye, but we bid you adieu for the time being at least.

Here are some of the other projects we're involved in for your aural delights...

http://www.myspace.com/morkarbasi

http://www.myspace.com/alessisark

http://www.myspace.com/ladynade "


Üzüldük mü? Kesinlikle. Kırıldık mı? Sanırım.

Ama bu adamların yollarının bir gün tekrar kesişeceğini bildiğimiz için sevindikte. Farklı bir enerjiyle o yolda, yolculuk yapmak daha güzel olacaktır kuşkusuz ama yine de "You can run" dinlemek gerek bir sefer daha.

Joe Taylor: Beyler dağılalım!

4 Ocak 2012 Çarşamba

Tindersticks: Dağınık hayatlar ve diğerleri...

Yeni yılın ilk günleri: Depresif yetişkin müziği, dağınık hayatlar ve diğerleri...

Bir gün bir film izledim. Hayatım değişmedi ama hayatımın fon müziğini keşfettiğimi söyleyebilirim.

Film aşkı anlatıyor muydu? Sanırım. Aşkı nasıl gördüğünüze göre değişir. Çift nerdeyse hiç konuşmuyordu filmde. Hiç sevişmiyordu. Her karede acının tensel ve tinsel boyutunu gösteriyordu size kamera ama garip de bir huzuru, şehveti barındırıyordu.

Ben gözlerim kapalı filmin ne gösterdiğini değil ne anlattığını bulmaya çalışıyordum o sıra. Film hiçbir şey anlatmıyordu. Sadece acı denilen şeyin insan ruhunun bir parçası olduğunu haykırıyordu. “look into my eyes, you see trouble every day”.

Daha önce hiç zıt duyguları bir arada hissettiniz mi bilmem.  Fonda o güne kadar hiç bilmediğim bir ses “Trouble every day” diye içimi deşiyordu. Ve ben duyduğum acıdan keyif alıyordum.



Her şarkının bir anısı olur mu insan hayatında? Benim öyle. Dinlediğim bir ezgi yok ki unutmaya çalıştığım ama bir türlü zihnimin boşluklarından atamadığım insanları anımsatmasın.

Hayatıma girmiş her insan bir şarkıya dönüşüp yer buluyor geçmişimin karanlığında. Bu yüzden ısrarla şarkı söylemiyorum belki. Sesimin bedliği değil yani buna sebep. Ama bir o kadar da ısrarla içimi deşen, söken, parçalayan insanları dinliyorum gün be gün.

Bu günler yine geçmişi sorgulama günleri. Ve benim şu sıra tek yaptığım Stuart Staples’in –ve o muhteşem orkestranın- o huzurlu, dingin, depresif, melankolik, dibe çeken sonra aynı hızla ayağa kaldıran, geçmişe sürükleyen, umutla geleceğe baktıran, kalbini acıtan ama sonra usulca iyileşeceğini fısıldayan sesinden geçmişimin insanlarını dinlemek.

İki yılın ardından çok güzel haberler aldık kendilerinden. “The Something Rain”. Şubat 2012’de yeni şarkılar ve yeni insanlarla buluşacağım ben. Hayatımın fonunda çalacak yeni güzel şarkılarım olacak.

O gün gelene kadar içimden mırıldanıyor olacağım yine birilerini… Ve bu benim “ilacım” olacak.



Bu yazı konuk yazarımız Beriberibulue tarafından yazılmıştır. 


2 Ocak 2012 Pazartesi

2011: Duvarın Arka Tarafından Gelen Sesler

Tamamen rastgele seçilmemiş, en çok severek, ayıla-bayıla dinlediğimiz grupları paylaştık. Bir de duvarın arka tarafından gelen sesler var. Onları da görmezden gelirsek çok ayıp etmiş oluruz. 

Bu listeye sadece kişisel insiyatifimi kullanarak bir isim vermek istiyorum.


Hakan Orman Listesi:

- Kertenkeleler | Myspace
- Help! The Captain Threw Up | Myspace
- On Your Horizon | Myspace
- Hedonutopia | Myspace
- 123 | Myspace
- Gevende | Myspace
- Softa | Myspace
- Toz ve Toz | Myspace
- Korhan Futacı ve Kara Orkestra | Myspace
- Histeri Çalışmaları (Çilekeş) | Myspace
- Büyük Ev Ablukada | Myspace
- Seni Görmem İmkansız | Myspace
- ve gerçekten doğru düzgün müzik yapmak için çabalayan tüm müzisyenler...

Listenin devamını her okuyan birilerini eklesin diye açık bırakıyoruz. 

( . . . )

Brazzaville'den Anabel2'ya 2. Video!

Brazzaville’in 2011 çıkışlı son albümü Jetlag Poetry'den çıkmış olan ilk single'ı Anabel2'ya ülkemizde çekilmiş bir başka video klip daha geldi.

Long Way From Home video serisinden de hatırlayacak olduğumuz Levent Sevi tarafından çekilmiş, güzel İstanbul manzaralı klip için buyursunlar;


Şarkıya çekilen ilk klibi de şuradan izleyebilirsiniz.

Korhan Futacı ve Kara Orkestra'dan 'Yeniyıl Şarkısı'

Korhan Futacı ve Kara Orkestra ilk olarak 2010 yılında aynı isimde yayımladığı ilk albümün ardından, önümüzdeki günlerde çıkartacağı Pavurya albümü ile yoluna devam ediyor.

Ederken bir de "Yeniyıl Şarkısı" paylaşmayı ihmal etmiyor.



Ayrıca geçtiğimiz günlerde yayınlanan Akustikhane videolarıyla bir kez daha gördük ki, grubun konserleri gerçekten bir ayine dönüşüyor.

Yeni yılın ilk ayini ise 14 Ocak Cumartesi günü Salon IKSV'de!
http://www.facebook.com/events/320699797941122/

http://www.facebook.com/karaorkestra
https://twitter.com/#!/karaorkestra
http://www.facebook.com/pages/Korhan-Futac%C4%B1/21647214013



Daha fazlası için;
http://vimeo.com/akustikhane
http://www.facebook.com/akustikhaneperformansevi



2011 öyle geçti, böyle geçti...

Yeni yılın bu ilk günlerinde, geçtiğimiz yıl pek girmediğimiz "Yılın en iyi albümleri nelerdir?" tarzı anket olaylarının yerine, geçtiğimiz sene tarafımızdan sıklıkla dinlenilen, geç de olsa keşfedilmiş, yıl boyunca mp3 çalarlarımızdan düşmemiş eski/yeni tüm takıldığımız albümleri tamamen random bir şekilde listeleyerek, 2011'in bizim açımızdan kısa bir özetini yapmak istedik.

Bir Baba Indie 2011 yılında bunları dinledi!


Dredg – Chuckles And Mr. Squeezy (2011) - Blog | Dinle

Ours – Distorted Lullabies (2001) - Blog | Dinle

Eisley –  The Valley  (2011) - Blog - Blog 2 | Dinle

Kasabian – Velociraptor! (2011) - Blog | Dinle


Metronomy - English Riviera Dinle


No Clear Mind - Dream is Destiny (2009) - Blog | Dinle

Yuck - Yuck (2011) - Blog | Dinle 

The Strokes – Angles (2011) - Blog | Dinle

The Decemberists - The King is Dead (2011) - Blog | Dinle

Mumford & Sons – Sigh No More (2009) | Dinle



Death Cab for Cutie - Codes and Keys (2011) - Blog | Dinle

Beirut - The Rip Tide (2011) - Blog | Dinle

The Rapture - In The Grace Of Your Love (2011) | Dinle

Arctic Monkeys – Suck It and See (2011) - Blog | Dinle

Girls - Father, Son, Holy Ghost (2011) | Dinle



Neko Case -  Fox Confessor Brings the Flood (2006) | Dinle

Fleet Foxes -  Helplessness Blues (2011) - Blog | Dinle

The Vaccines - What Did You Expect From The Vaccines (2011) | Dinle

Lana Del Rey - Lana Del Rey (2010) - Blog | Dinle 

The Black Keys - El Camino (2011) | Dinle


Howling Bells – The Loudest Engine (2011) - Blog | Dinle

The Soldier Thread - In Spades (2010) - Blog | Dinle

Delaware – Lost In The Beauty Of Innocence (2006) - Blog | Dinle

Imany - The Shape Of A Broken Heart (2011) - Blog | Dinle

Kent – Hagnesta Hill (2000) | Dinle



Warpaint - Fool (2010) - Blog | Dinle 

Eels – End Times (2010) | Dinle

Hopeless Local Marching Band – Repeating Myself (2011) - Blog | Dinle

Sky Architects - The Reflection (2010) - Blog | Dinle